Özet
Spor alanlarında var olan ve gittikçe yaygınlaşan şiddet olayları kanun koyucu nezdinde düzenleme alanı bulmuştur. İlk adım, 18.01.1990 tarihli 3608 sayılı kanun ile Strasburg’da imzalanan “Sportif Karşılaşmalarda ve Özellikle Futbol Maçlarında Seyircilerin Şiddet Gösterilerine ve Taşkınlıklarına Dair Avrupa Sözleşmesi’ni” iç hukukumuza aktarmak oldu. Yasalaştırma bağlamında ilk adım ise; 28.04.2004 tarihli 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun oluşturulmasıdır. 5149 sayılı kanunun başarısızlığı kısa sürede anlaşılmış, yerine 31.03.2011 tarihli 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun oluşturulmuştur. Yeni 6222 sayılı kanun yürürlüğe girmeden dahi ceza hukukunun temel ilkeleri ile çeliştiği gerekçesiyse tartışma yaratmış, kabul görmemiştir. 9 ay gibi bir sürede kapsamlı bir değişikliğe gidilmiştir 6250[1] sayılı kanun ile.
Bu makalede, çok tartışılan şike suçu ve teşvik primi verme suçu hukuki boyutları ile incelenmeye çalışılmıştır.
1-Giriş
Futbol, çağımızın sporu. Türk Dil Kurumu futbolu; “Topu, kafa veya ayak vuruşları ile karşı kaleye sokma kuralına dayanan ve on birer kişilik iki takım arasında oynanan top oyunu, ayak topu” şeklinde tanımlıyor.[1] Dünya üzerindeki toplumların tamamına yakının ilgilendiriyor günümüzde meşin yuvarlağın 22 insan tarafından kovalanması. 1848 yılında, İngiltere’nin Cambridge Üniversitesi’nde ilk futbol kurallarını koyan üniversite öğrencilerinin belki de aklının ucundan bile geçmemiştir futbolun bu kadar küreselleşeceği.[2]
Futbolun atasını; araştırmacılar, Çinlilerin milattan önce askerlerini eğitmek için oynattıkları çuju olduğunu kabul etmekte. Lakin modern futbolun doğuşu 19. yüzyılın ortalarında İngiltere’ye dayanmaktadır. Futbol 20. yüzyılın başlarında İngiltere sınırlarını aşmış Britanya İmparatorluğu kolonilerinde yaygınlaşmıştır. 1914-1918 yılları arasında Avrupa’yı saran Birinci Dünya Savaşı’nda ise Britanya Sefer Kuvvetleri aracılığıyla Avrupa’ya hızla yayıldı. Ayrıca bu tarihlerden önce Güney Amerika ve Asya’daki Britanya İmparatorluğu elçilikleri aracılığıyla da yayılmayı başarmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından iletişim teknolojilerindeki devrimle futbolun önemi artmış, yaygınlaşmış ve kitleleri kontrol eden bir mekanizma haline gelmiştir. Sırasıyla radyo, televizyon ve internetin yaygınlaşması futbolun seyir zevkine ulaşım daha da ucuzlamıştır bu doğrultuda da yaygınlaşmıştır. Velhasılıkelam futbol yaşadığımız an itibariyle büyüklüğü tartışılamayacak bir piyasa, para döngüsü, haline gelmiştir. Futbolun bu kadar yaygınlaşmasında kuşkusuz kolay oynanabilir olması ve topluma birinci elden yön verilecek bir silah olması temel nedenlerdir.
Ülkemizde futbolun ilk olarak 19. yüzyılın son çeyreğinde oynanmaya başladığı bilinmektedir. Osmanlı döneminde Selanik’te yakılan ilk ateş, zamanla Bornova çayırlarına kadar yayılmıştır. İlk futbol kulübü ise yine İzmir’de İngilizler tarafından kurulmuştur. Daha sonra ise İstanbul’a bulaşan bu güzel salgın, Kadıköy ve Moda çayırlarını etkisine almasıyla beraber neredeyse tüm kentin ilgisini çekmeyi başarmıştır.[3]
1897 yılında İzmir’den gelen karmanın İstanbul karmasıyla karşılaşması, Türk topraklarındaki ilk futbol maçı olarak tarihe not düşülmüştür. İlk Türk futbol takımı ise Fuad Hüsnü Bey ile Reşat Danyal Bey tarafından devrin hafiyelerinden kaçabilmek adına İngilizce isimle kurulan ‘Black Stocking’ olmuştur. Bu takımın Rumlarla Papazın çayırında 1901’de oynadığı maç ise bir Türk takımının ilk futbol maçı olarak kayıtlara geçmiştir. Genelde İstanbul’da yaşayan İngilizlerin başı çektiği, ayrıca Rumların da katılımıyla genişleyen futbol sevgisi, arka arkaya futbol kulüplerinin kurulması sonucunu doğurmuştur.[4]
Konumuza dönecek olursak; 2007 yılında FİFA’nın yaptığı araştırmaya göre; dünya üzerinde 270 milyon kişi futbol oynamaktadır. Yine bu araştırmaya göre Dünya üzerinde 301 binin üzerinde futbol kulübü, 1.725 milyonun üzerinde futbol takımı, 840 binin üzerinde futbol hakemi bulunmaktadır.[5] Bir başka araştırma[6] ise Türkiye’nin de üyesi olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’na (OECD) bağlı Mali Eylem Görev Gücü tarafından yapılmıştır. 2009 yılında yayınladığı “Futbol Sektörü Aracılığıyla Kara Para Aklama” konulu rapora göre, dünya üzerinde yaklaşık 265 milyon kişi futbol oynamakta, bunların da yüzde 8’i kadınlardan oluşmaktadır. Dünyada resmi kayıtlı futbolcu sayısı 38 milyon, hakem ve diğer yetkililerin sayısı 5 milyon, futbol kulübü sayısı da 301 bindir. En fazla kayıtlı futbolcu 6 milyonla Almanya’da bulunmakta iken, 2 milyonla Brezilya. 1’er milyonla İngiltere, Güney Afrika, Hollanda ve Japonya, 400’er binle de Kanada, Rusya, Çin, Ukrayna, Çek Cumhuriyeti, Polonya, İspanya, Avusturya, Şili ve İran izlemektedir. Futbolda sadece Avrupa pazarının büyüklüğü 13 milyar Euro’ya ulaşmaktadır. Mali Eylem Görev Gücü’nün raporu ayrıca, futbol endüstrisinin büyüklüğünün önemli bir para akışına yol açtığı; bunun da hile, yolsuzluk, vergi kaçakçılığı ve kara para aklamayı beraberinde getirdiği ifade edilmektedir.[7]
“Futbol Sektörü Aracılığıyla Kara Para Aklama” raporuna göre, futbolcuların transfer bedelleri rasyonel olmayan şekilde artmaktadır. Futbol kulüpleri büyümekte ancak buna paralel olarak finansman ihtiyacı da artmaktadır. Finansal zorluk içine düşen kulüpler de, “finansal doping”e ihtiyaç duymaktadırlar.[8]
Problem buradan sonra başlamakta. Futbolun bu kadar büyük bir piyasa oluşturması yüksek meblağların dönmesi futbolu kirletmeye başlıyor. Piyasa büyüdükçe ligler büyüyor, liglerden hariç olarak düzenlenen turnuvalar sıklaşıyor, ödüller ve dönen paralar artıyor, bunlarla orantılı olarak takım sayıları ve tabiri caizse bu işten ekmek yiyenlerin sayısı da artıyor. Bu kadar probleme bir de bahis ekleniyor. Özellikle internet üzerinden düzenlenen bahisler kara para aklamanın çarkı haline dönüşüyor. Oynanan bahisler için, maçları masada kazanma dönemi de başlamış oluyor tabiatı ile.
Bu genel bilgiyi şike suçunun oluşum evresine bağlayacak olursak; artan rekabet, pastadaki payını büyütmeye çalışan takımları tetikliyor. İstenmeyen sonuç almamak için takımlar, sahanın dışında, oyunu kazanmaya odaklanıyorlar. Bu tarihsel süreç içerisinde şike suçu vücut buluyor.
Futbolun uluslararası alandaki düzenlemeleriyle İsviçre-Zürich merkezli FİFA (Fédération Internationale de Football Association) ilgilenmektedir.[9] Ulusal çapta ise futbolun düzenlenmesiyle ilgili olarak federasyonlar[10] görev yapmaktadır. Ülkemizde federasyon bazında, 1 Ocak 1923 tarihinde kurulan Türkiye Futbol Federasyonu görev yapmaktadır.[11] Türkiye Futbol Federasyonu, 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir. 5894 sayılı kanunun 1. maddesine belirtildiği üzere TFF özel hukuk hükümlerine tabi, özerk bir kuruluştur.[12]
Günümüze yaklaştıkça (iletişim olanaklarının artmasıyla yaygınlaşan futbol ile birlikte Holiganizm’in[13] pik yapması) federasyonların spor branşlarında şiddeti ve düzensizliği önleyemediğini ortaya çıkarmıştır. Bu durum Devletlerin uzun süre, yasalaştırma bağlamında, uzak durdukları başta futbol olmak üzere sporda şiddeti yasalarla düzenleme zorunluluğu hissettirmiştir.
Daha önce de bahsettiğim gibi; yakın tarihe kadar devletler iç mevzuatlarında, futbolu ve daha doğrusu sporun bütün branşlarını, fazla düzenleme isteğinde değillerdi. Keza ülkemizde de durum böyle idi. İç hukukumuzda ilk adım 18.01.1990 tarihli 3608 sayılı kanun ile atılmıştır. Bu yasa ile Türkiye tarafından 25 Eylül 1986 tarihinde Strasburg’da imzalanan “Sportif Karşılaşmalarda ve Özellikle Futbol Maçlarında Seyircilerin Şiddet Gösterilerine ve Taşkınlıklarına Dair Avrupa Sözleşmesi”nin onaylanması uygun bulunmuştur.[14] Kanunlaştırma bağlamında ise 28.04.2004 tarihli 5149 sayılı ilk Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun oluşturulana dek, futbol sahasında veya futbol ile ilgili saha dışı şiddet ve düzensizliklerde genel hükümlere başvuruluyordu. 5149 sayılı yasayı takip eden 6222 ve 6250 sayılı yasalar günümüz nezdinde Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Dair kanunlardır, bu alanda özel hükümleri oluştururlar.
Futbolun başını çektiği spor branşlarında artan şiddeti etkili bir şekilde önlemeyi amaçlayan yukarıda da ismen bahsettiğimiz 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun oluşturulduktan sonra amacına ulaşamamış, sporda şiddeti ve düzensizliği önlemekte yetersiz kalmıştır.[15] Ayrıca spor federasyonlarımız şiddet olaylarına karşı yeterli önlem alamamış olması kanunun uygulamada yetersiz kalmasında önemli bir rol oynamıştır. 5149 sayılı yasa dönemin uluslararası spor hukuku konjonktürüne uygun olması açısından, ceza hukukunun dışında özel olarak daha etkili olduğu düşünülen yaptırımların uygulanmasını amaçlamıştır. Bu yaptırımların başını da müsabakalardan belirli süreliğine men yaptırımı ve para cezası yaptırımı çekmektedir. Bahsi geçen yaptırımların uygulanmasını, kanun koyucu, kanunun amacına ulaşmada yeterli olacağını düşündüğünden özgürlüğü bağlayıcı cezaya ağırlıkla yer vermemiştir. Hapis cezası ancak verilen müsabakadan men yaptırımına uyulmamasının karşılığı olarak uygulanan ceza konumunda[16] idi. Ayrıca 5149 sayılı yasada şike suçu ve teşvik primi verme suçlarına yeterli önem verilmemiş, gerekli düzenleme yapılmamıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda ve 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’da yer bulamayan şike suçu 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun oluşturulana kadar Türkiye Futbol Federasyonu Futbol Disiplin Talimatı’nda[17] yer bulmuştur.[18]
5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin önlenmesine Dair Kanun’un yetersiz kaldığından, sporda şiddeti durduramadığından bahsetmiştik. Bu yetersizliğin ispatı olarak da 18.10.2005 tarihli 95. Cilt 8. Birleşim 211. Sayfa numaralı TBMM Meclis Araştırma Komisyonu Raporu ile 8.11.2005 tarihli 97. Cilt 15. Birleşim 150. Sayfa numaralı TBMM Meclis Araştırma Komisyonu Raporu gösterilebilir.[19] Bu raporlar ile birlikte Türk Futbolunda şike yapıldığı gözler önüne serilmiştir.
Sporda artan şiddet olayları 5149 sayılı kanunun şiddeti önleyememesi yeni düzenleme yapılması ihtiyacını doğurmuştur. 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun bu ihtiyaç sonucu oluşturulmuştur, 31.03.2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir.[20] 6222 sayılı kanunda öncekinden farklı olarak şike suçu gerektiği gibi düzenleme alanı bulmuştur. Kanunun 11. maddesinde düzenlenmiştir. 6222 sayılı kanun kendisinden önce gelen 5149 sayılı kanunun başarısızlığından etkilenerek daha sert yaptırımlar uygulanmasını düzenlemiştir. 6222 sayılı kanunun getirdiği sert yaptırımlar ile ilgili eklemek istediğim alıntı ise, naçizane benim de katıldığım, Doç. Dr. Devrim Güngör’ün Ankara Barosu Dergisinin 2011/4 sayısından yer alan; “Zira cezanın caydırıcılığı ağırlığından değil kaçınılmaz olmasından kaynaklanmaktadır” cümlesidir.[21]
6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun yürürlük tarihi olan 31.03.2011 tarihinin üzerinden 1 yıl dahi geçmeden 15.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6250 sayılı kanun ile değiştirilmiştir. Bu değişikliğin nedeni 6222 sayılı kanunun değiştirilmemiş 11. maddesinin içerdiği orantısız cezalardır.[22] 6222 sayılı kanunun 11. maddesi suç ve cezanın orantısızlığı konusunda tartışma yaratmıştır. 15.12.2011 tarihinden itibaren sporda gerçekleşen şiddet olaylarına uygulanacak özel kanunumuz, 6250 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı yasa halini ve adını almıştır.
Haliyle 6250 sayılı kanun ile şike suçunun cezasında indirime gitmiştir. Bir üst paragrafta da bahsettiğim gibi tartışmaların orantısızlıkta yoğunlaşması bu düzenlemeye gerekçe oluşturmuştur. Ceza miktarı suçla orantılı hale gelmiştir.[23] Böylece şike suçunun “beş yıldan on iki yıla kadar” olan cezası “bir yıldan üç yıla kadar” şeklinde değiştirilmiştir.
6222 sayılı kanunda 6250 sayılı kanun ile yapılan değişiklikle ilgili olarak; suç ve ceza orantısızlığını gidermiştir tespitinin yanında kabaca şike suçunda katılımın sınırları genişletildiği gibi hazırlık hareketlerinin sınırları da genişletilmiştir denilebilir. Bir bakıma hazırlık hareketleri tehlike olarak benimsenerek cezai yaptırıma tabi tutulmuş.
6250 sayılı kanun ile getirilen değişikliği ile ilgili tartışmalara da İstanbul 4. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Yavuz Öztürk; “Yasadaki yasak ve cezalar, ceza hukukunun temel prensiplerinden kısmen ayrılarak hazırlık hareketlerinin cezalandırılması yönteminin genişlediğini görmek mümkün. Keza iştirak kurulunun da cezalandırma açısından genişletildiği aşikâr.” şeklinde katılmıştır.[24]
Kanunun hükümlerini incelemeye geçmeden önce 6250 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı yasanın amacına ve kapsamına da değinmek gerektiğini düşünüyorum.
6250 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı yasa 1. maddesinde kanunun amacından bahsetmiştir. Kanunun amacı; “Madde 1: Bu kanunun amacı; müsabaka öncesinde, esnasında veya sonrasında spor alanları ile bunların çevresinde, taraftarların sürekli veya geçici olarak gruplar halinde bulundukları yerlerde veya müsabakanın yapılacağı yere gidiş ve geliş güzergâhlarında şiddet ve düzensizliğin önlenmesidir.” şeklinde düzenlenmiştir.[25]
Aynı 6250 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı yasa 2. maddesinde ise kanunun kapsamından bahsetmiştir. Kanunun kapsamı; “Madde 2: Bu kanun; müsabaka öncesinde, esnasında veya sonrasında, spor alanları ile bunların çevresinde taraftarların sürekli veya geçici olarak gruplar halinde bulundukları yerlerde veya müsabakanın yapılacağı yere geliş ve gidiş güzergahlarında, takımların kamp yaptığı yerlerde uygulanacak güvenlik önlemlerini, şike, teşvik primi ve diğer yasak fiil ve davranışlar; bunlara uygulanacak yaptırımları, spor klüplerinin, spor kulübü yöneticilerinin, sporcularının ve diğer görevlilerinin, genel kolluk veya özel güvenlik görevlilerinin, hakemlerin, taraftarların, taraftar derneklerinin, taraftar temsilcilerinin, spor federasyonlarının, yazılı veya görsel ya da işitsel kitle iletişim kurumları ile mensuplarının ve diğer ilgili kişi ve kurumların spor müsabakalarında şiddet ve düzensizliğin önlenmesine ilişkin hususlardaki görev ve sorumluluklarını kapsar.” şeklinde düzenlemiştir.
Bu bölümden sonra 6250 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı yasanın 11. Maddesinde yer alan düzenlemeler incelenecektir.
2- Şike Suçu
Suçun hukuki incelemesinden önce, şike kelimesinin etimolojik kökenine bir göz gezdirmekte fayda var. Şike kelimesi Fransızca kökenli bir kelime. Fransızcadaki karşılığı “chiqué”. Anlamı Türkçe ’de kullanım anlamıyla aynı.
Şike sözcüğünü Türk Dil Kurumu ise; bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi veya manevi bir çıkar karşılığı varılan anlaşma şeklinde tanımlamıştır. Şikenin hukuksal tanımına yakın bir tanım yapmıştır Türk Dil Kurumu.[26]
Ceza hukuku bakımından suç; ceza kanununun ihlalinden, daha doğrusu ceza kanunu tarafından korunan değerlerin, emir ve yasakların ihlalinden ibarettir.[27] Ceza hukuku bakımından şike suçu ise; iki ya da daha fazla kişilerin bir müsabakanın sonucunu kazanç veya sair menfaat karşılığı etkilemek amacıyla anlaşmaları olarak tanımlanabilir.[28]
Şike suçu şike anlaşmasına dayanır. Şike anlaşmasında taraflar serbest iradeleriyle hareket ederler. Şiddet ve düzensizlik şike anlaşması suçunun tamamlanması sonucu ortaya çıkar.
Anayasa tarafından korunmayan bir hukuki değer ya da menfaatin ceza hukuku sistemi tarafından korunması pek mümkün olmayacağından burada bir parantez açmak gerekir. Şike suçunda korunan hukuki değer ya da menfaat de Anayasa kaynaklıdır. Kanunun bu suçu düzenlemesindeki amacı anayasal bir ilke olan sporcunun ve ülke sporunun gelişmesi amacının kapsamındadır.
Anayasa Madde 58/2; Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, umar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.[29]
Anayasa Madde 59; Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder.[30]
Anayasa Madde 59/2; Devlet başarılı sporcuyu korur.[31]
A- Suçun Hukuki Konusu
Suçun hukuki konusu, suçu öngören norm tarafından korunan ve suç tarafından ihlal edilen hukuki varlık veya menfaattir.[32] Şike suçunun hukuki konusu spor müsabakalarının haksız rekabet olmadan dürüstlük kurallarına ve spor etiklerine uygun şekilde gerçekleştirilmesindeki toplumsal menfaattir.[33]
Şike suçu 6250 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı kanunun 11. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suç topluma karşı işlenen bir suçtur. Suçun hukuki konusu spor müsabakalarının haksız rekabet olmadan yapılmasındaki toplumsal menfaattir. Şike suçunun topluma karşı suçlar içinde hangi alt kategoriye girdiği konusunda değişik fikirler ortaya atılmıştır lakin genel kabul gören bir sonuç ortaya atmak mümkün değildir. Bu durumda şike suçu spor kulüpleri ve taraftarlar da dâhil olarak geniş bir kapsamda algılanmalıdır. Örneğin, şike suçunun işlendiği bir müsabakada şaibeli bir sonuç alındığında o maç ile ilgili yasal bahis oynayan kişiler de zarara uğrayabilmektedir. Ayrıca şike suçu esasen kulübün haksız yoldan bir başarı elde ederek hisselerinin değer kazanmasına yol açmakta böylece yatırımcıların ekonomik menfaatini etkilemektedir.[34]
B- Şike Suçunun Temel Şekli
6250 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı yasa 11. maddesinin 1. fıkrasında Şike suçunun temel şeklini düzenlemekte;
-Madde 11/1; Belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek amacıyla bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Kendisine menfaat temin edilen kişi de bu suçtan dolayı müşterek fail olarak cezalandırılır. Kazanç veya sair menfaat temini hususunda anlaşmaya varılmış olması halinde dahi, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
-Madde 11/2; Şike anlaşmasının varlığını bilerek spor müsabakasının anlaşma doğrultusunda sonuçlanmasında katkıda bulunan kişilerde birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
Suçun bu halinde, bir müsabakanın sonucunu etkilemek amacıyla;
-Kazanç veya sair menfaat teklifi yapılmış
-Kazanç veya sair menfaat teklifi kabul edilmiş
-Kazanç veya sair menfaat üzerinde anlaşmaya varılmış temini gerçekleşmiş olması gerekir.[35]
-Madde 11/3; Kazanç veya sair menfaat vaat veya teklifinde bulunulması halinde, anlaşmaya varılmadığı takdirde, suçun teşebbüs aşamasında kalmış olması dolayısıyla cezaya hükmolunur.
Suçun bu halinde, bir müsabakanın sonucunu etkilemek amacıyla;
-Kazanç veya sair menfaat teklifi yapılmış
-Kazanç veya sair menfaat teklifi kabul edilmiş
-Kazanç veya sair menfaat üzerinde anlaşmaya varılmış ancak temini henüz gerçekleşmemiş olması gerekir.[36]
Burada ceza hukukçuları arasındaki doktrinel tartışmadan ve görüş ayrılığından kısaca bahsetmek istiyorum. İstanbul Şehir Üniversitesi Ceza Hukuku Kürsüsü Üyesi Prof. Dr. Mahmut Koca’nın kazanç ve sair menfaatin failin elinde olmayan nedenlerle temin edilmemiş olması halinin, eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı şeklindeki görüşü bu hususun yoruma açık olduğunu göstermekte.[37]
C– Şike Suçunun Faili ve Mağduru
a-Fail; Ceza hukuku anlamında hukuka aykırı fiili işleyen kimse suçun failidir.[38] Şike suçunun faili iradi hareket yeteneğine sahip en az iki ve daha fazla kişi. Şike suçu tabiatı itibariyle en az iki kişinin varlığını gerektirir.
Bu suç tipinde özgü suça da değinmek gerektiği kanaatindeyim. Özgü suç; faili, ancak belirli sıfat veya niteliklere sahip kişiler olan suçlardır. Şike suçu bir özgü suç değildir. Suçun failinin belirli niteliklere sahip olması bazen suçun unsuru, bazen hukuka uygunluk nedeni, bazen ise ağırlaştırıcı veya hafifletici neden ya da cezasızlık nedeni olarak karşımıza çıkar.[39] Şike suçunda failin belirli niteliklere sahip olması şike suçunda ağırlaştırıcı neden olarak ortaya çıkar.
Suç herkes tarafından işlenebilir. Bu itibarla özgü suç değildir. Öte yandan suçun belirli sıfata sahip kişiler tarafından işlenmesi halinde cezanın yarı oranında arttırılacağı öngörülmüştür. Bu ağırlaştırıcı neden 6250 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı kanunun 11. maddesinin 4. Fıkrasında düzenlenmiştir.[40]
6222 sayılı kanunun orijinal metninde de olan 11. maddenin 4. fıkrası şu şekildedir;[41]
Suçun;
- Kamu görevinin sağladığı güven veya nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle,
- Federasyon ve spor kulüpleri ile spor alanında faaliyet gösteren tüzel kişilerin, genel kurul ve yönetim kurul başkan veya üyeleri, teknik veya idari yöneticiler ile kulüplerin ve sporcuların menajerleri veya temsilciliğini yapan kişiler tarafından,[42]
- Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde,
- Bahis oyunlarının sonuçlarını etkilemek amacıyla,
işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında arttırılır.
Tabiatı itibariyle suçun failin belirli niteliklere sahip olması sadece, 6222 sayılı kanunun orijinal metninde de olan 11. maddenin 4. fıkrasının (a) ve (b) bentleri için geçerlidir.
Kendisine menfaat temin edilen kişi de bu suçtan dolayı müşterek fail olarak cezalandırılır.
Gerçek kişi fail; şike teklif eden, şike kabul eden, katkıda bulunan ortak eylemde bulunanlar olarak kategorize edilebilir.
Gerçek kişi fail açısından kusurluluğu etkileyen nedenler bulunmamalı. Kusurluluğu ortadan kaldıran nedenler göz önünde tutulmalı.
Şikede etkili veya güçlü olmak da önemlidir. Teklif yapanın kazanç veya sair menfaati sağlamaya gücü ve yetkisi olmalı. Aksi takdirde eylemi dolandırıcılık suçunu oluşturur. Prof. Dr. Süheyl Donay’ın belirttiği gibi[43] müsabakanın sonucunu etkilemeyecek kişinin bu yöndeki eylemi şartların oluşması halinde şike değil, dolandırıcılık suçunu oluşturabilir.[44]
Tüzel kişi fail; tüzel kişiler şike faili olamaz. 11. madde yalnızca gerçek kişileri cezalandırmayı amaçlamış. Ayrıca 6250 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı kanunun 11. maddesinin 7. fıkrası; suçun tüzel kişi lehine işlenmesi halinde gerçek kişilere ek olarak idari para cezası uygulanması getirilmiş.
-6250 sayılı kanun 11. maddesinin 7. fıkrası; Suçun spor kulüplerinin veya sair bir tüzel kişinin yararına işlenmesi halinde, ayrıca bunlara, şike ve teşvik primi miktarı kadar idari para cezası verilir. Ancak, verilecek idari para cezasının miktarı yüz bin Türk Lirasından az olamaz.
b- Mağdur
Şike suçunun mağduru topluma karşı işlenen diğer suçlarda da olduğu gibi toplumdur. Bu itibarla, spor kulüpleri veya belirli kişiler bu suçun mağduru olarak kabul edilemezler.[45]
Yasa anlaşmayı cezalandırma amacını düzenlediği için suçun oluşma aşamasında genel olarak mağdur kamudur. Burada üstün değer vardır. Tüzel kişiler doğrudan suçun mağduru olmaz. Daha geniş bir kavram olan suçtan zarar gören durumunda olurlar.[46]
Futbol kulübü tüzel kişidir. Burada şu sorun ortaya çıkmaktadır; futbol kulüpleri açılan kamu davasına katılabilirler mi? Sorunun çözümü Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 237. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenme alanı bulmuştur. CMK 237/1 maddesi uyarınca “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar” açılan kamu davasına katılabilmektedirler.[47]
Gerçek bir zarara uğramayan kulüp taraftarlarının, suçtan zarar gören olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığından, davaya katılma olanakları yoktur.[48]
D- Şike Suçuna Katkıda Bulunmak
Ceza hukukunda soyut olarak bir tek kişi tarafından gerçekleştirilebilen bir suçu birden çok kişi birlikte gerçekleştirdiğinde “suça iştirak” söz konusudur.[49]
6250 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı kanunun 11. Maddesinin 2. Fıkrası (Şike Suçunun Temel Şekli başlığı altında maddenin metnini bulabilirsiniz) “katkıda bulunmak” ‘ı düzenlemekte. Bu hüküm, fiilsiz suç olmaz şeklindeki en temel ceza hukuku ilkesine aykırıdır.[50] Zira fıkra hükmüne göre; şike anlaşmasının tarafı olmayan ve kendisine bu yönde bir menfaatte veya menfaat vaadinde bulunulmayan kimsenin, sadece müsabakanın anlaşma doğrultusunda sonuçlanması için katkıda bulunması, şike suçunu oluşturan fiilden ayrı bir fiildir. Şike suçunun gerçekleşmesine hiçbir katkısı olmayan kişinin, bu suçun faili gibi cezalandırılması kabul edilemez. Kişinin bir suçtan dolayı sorumlu tutulabilmesi için suçun kanuni tanımında yer alan fiili gerçekleştirmesi veya suçun işlenişine iştirak etmiş olması gerekir.[51]
Burada 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesindeki iştirak ile 37. maddesindeki yardım eden kavramlarının iç içe girdiğini söylemek mümkün.
E- Şike Suçuna Teşebbüs
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu teşebbüsü 35. maddesinde “Kişinin, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması” şeklinde tanımlamıştır.[52]
6250 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı yasa 11. maddesinin 3. fıkrasında şike suçuna teşebbüsü düzenlemiştir;
-Madde 11/3; Kazanç veya sair menfaat vaat veya teklifinde bulunulması halinde, anlaşmaya varılmadığı takdirde, suçun teşebbüs aşamasında kalmış olması dolayısıyla cezaya hükmolunur.
Kanunda bu durumun teşebbüs olarak kabul edilmesi 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun teşebbüsü düzenleyen hükmü ile uyumlu değildir. Zira Türk Ceza Kanununda suça teşebbüs için kastedilen suçun elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icrasına başlanmış olması aranmaktadır 35/1. Bu itibarla faildeki suç işleme kastını ortaya çıkaran davranışlar teşebbüsün varlığı için yeterli değildir. Anlaşma teklifinde bulunulmasını şike suçunun bir hazırlık hareketi saymak ve anlaşma sağlanamadığı takdirde suçun icrasına başlanmadığını kabul etmek gerekir.[53]
F- Şike Suçunun Unsurları
a-Tipiklik Unsuru
Şike taraflarının dışa yansıyan hal ve hareketleri ile eylemlerinin kanundaki tipe uygun olup olmadığı tartışması yapılır. Tipiklik unsurunun oluşması için bu alt unsurların bulunması zorunludur;
-Şike anlaşmasının yapılması
-Anlaşmanın bir kazanç veya sair menfaate ilişkin olması
-Şike anlaşması suçunun tamamlanması sonrası belirli bir müsabakanın olması
-Kazanç veya sair menfaat karşılığı yapılan anlaşmanın belirlenen müsabaka etkili olmasına yönelik olması.
b-Maddi Unsur
Belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek amacıyla bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin edilmesi şike suçunun maddi unsurunu oluşturur. Şike suçu, anlaşma uyarınca kazanç veya sair menfaatin temin edilmesi şike suçunun maddi unsurunu oluşturur. Kanun, kazanç veya sair menfaatin temini hususunda anlaşmaya varılmış olması halinde dahi suçun tamamlanmış gibi cezalandırılacağını öngörmüştür(6222 Sayılı Kanun 11. md. 1. fkr.). Kazanç veya sair menfaat temin edilmesi, suçun tamamlanması için yeterli olduğundan müsabakanın amaçlanan şekilde sonuçlanmamış olmasının suçun gerçekleşmesine bir etkisi olmaz. Kanun “kazanç veya sair menfaat temin edilmesi” nden söz etmekte ancak bunun ne tür bir kazanç veya menfaat olması gerektiği konusuna açıklık getirmemektedir. Suçun yapısına uygun olarak sözü edilen bu kazanç ve menfaatin maddi bir yarar olarak anlaşılması daha uygun olur. Şike suçu için müsabakada takımlardan birinin başarısız olması veya müsabakanın berabere sonuçlanması için kazanç veya sair menfaat temin edilmesi veya bu yönde anlaşmaya varılmış olması gerekir. Zira kanunda, suçun müsabakada bir takımın başarılı olmasını sağlamak amacıyla teşvik primi verilmesi ya da vaat edilmesi suretiyle işlenmesi daha az cezayı gerektiren nitelikli bir hal olarak düzenlenmiştir (6222 Sayılı Kanun 11. md. 5. fkr.) . Suçtan söz edebilmek için şike anlaşmasının taraflardan birinin spor müsabakasının sonucunu etkileme imkânına sahip olması gerekir.[54]
Şike anlaşmasında teklifin önce kimden geldiğinin bir önemi yoktur. Suçun oluşumu için müsabakanın sonucunu etkilemek amacıyla menfaat veya sair kazancın müsabakadan önce veya en geç müsabaka tamamlanmadan temin edilmesi veya bu yönde bir anlaşmaya varılmış olması gerekir. Önceden bir anlaşma olmaksızın müsabaka tamamlandıktan sonra sağlanan yarar şike suçuna vücut vermez.[55]
c- Manevi Unsur
Suçun manevi unsuru kasttır. Kast için belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek için bir başkasına gerekli olmayan bir kazanç veya sair menfaat temin etmek bilinç ve iradesine sahip olmak gerekir. Menfaat temin edilen kişinin kastı ise müsabakanın sonucunu etkilemek için kendisine gerekli olmayan bir kazanç veya menfaatin sağladığını bilmesi ve bunu istemesidir.
Suç işleme nedeni olup, fail ile fiil arasındaki dışa yansıyan kusurlu davranışlardır. Şike suçu kasıtlı suç kapsamındadır. Taksir ile bu suç işlenemez.[56]
d- Hukuka Aykırılık
Bu başlık altında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 288. maddesinin 2. fıkrasını hatırlamakta fayda var. İlgili madde; “Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.” şeklindedir.
e- Suçun Niteliği
Suçun oluşması ile zarar oluşmaz. Konusu itibariyle tehlike suçu kapsamındadır. Şike suçunda maddi zarar olmadan yalnızca tehlike mevcut olduğu için tehlike suçu kapsamındadır.
G- Şike Suçunun Neticesi
Şike suçu; tarafların bir müsabakanın sonucuna etkili olarak fiiller üzerinde anlaşması bu suçun neticesidir. Başka bir anlatımla suçun neticesi anlaşmanın kendisidir. Anlaşmanın fiil bölümünde belirtili haller ve davranışlar üzerinde yapılması zorunlu olup ayrıca cebir, şiddet ve tehdide dayalı olmaması gerekir.
H- Şike Suçunun Cezasını Ağırlaştıran Nedenler
6250 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı kanun;
-Madde 11/4;
Suçun;
a-Kamu görevinin sağladığı güven veya nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle[57]
b-Federasyon ve spor kulüpleri ile spor alanında faaliyet gösteren tüzel kişilerin, genel kurul ve yönetim kurul başkan veya üyeleri, teknik veya idari yöneticiler ile kulüplerin ve sporcuların menajerleri veya temsilciliğini yapan kişiler tarafından,
c-Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde
ç-Bahis oyunlarının sonuçlarını etkilemek amacıyla,
işlenmesi halinde verilecek cezalar yarı oranında arttırılır.
Not düşmek gerekir ki, hakemler ancak görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi sayıldıkları için, bu fıkradaki kamu görevlisi kapsamında sayılmazlar.
İ– Şike Suçunda Etkin Pişmanlık
Gönüllü vazgeçme (etkin pişmanlık); failin icrasına, başladığı suçu işlemekten, isteyerek vazgeçmesidir.[58] 5237 sayılı Türk Ceza Yasası 36. Maddesinde;
-36. Madde; Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.
Hükmüne yer vermiştir.
5237 sayılı kanun mülga kanunda farklı olarak, Alman Ceza Kanunu’nun da etkisiyle, “etkin pişmanlık” ve “gönüllü vazgeçmeyi” aynı şey saymış, aynı hükümlere tabi kılmıştır.[59]
6259 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı kanunun 11. maddesinin 8. fıkrası;
“Müsabaka yapılmadan önce suçun ortaya çıkmasını sağlayan kişiye ceza verilmez.” şeklinde düzenlenmiştir.[60]
J- Şike Suçunda Zincirleme Suç Uygulaması
Ortada birden çok ihlal bulunmasına rağmen, faile tek ceza verilen durumlardan biri de zincirleme suç adı verilen durumdur.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinin 1. bendine göre “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda bir cezaya hükmedilir. Ancak, bu ceza, dörtte birden dörtte üçe kadar arttırılır.”[61]
6259 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı kanunun 11. maddesinin 10. fıkrası;
“Bu maddede tanımlanan suçların bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi halinde, bunlardan en ağır cezayı gerektiren fiilden dolayı verilecek ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar arttırılarak tek cezaya hükmolunur.”
Bu hüküm kanaatimce Türk Ceza Kanunu 43. maddesinde yer alan “zincirleme suçu” düzenleyen hükmün bir tekrarı niteliğindedir. Kanunda açık bir hüküm yer almasa bile TCK md. 43’ün uygulanması suretiyle aynı sonuca varması mümkündür.
K- Şike Suçunda Zamanaşımı
Suçun işlenmesinde veya cezanın verilmesinden itibaren belirli bir zamanın geçmesi, devletin dava açmak veya verilmiş bir cezayı yerine getirmek yönünden sahip olduğu menfaati ortadan kaldırır. Nitekim suç işlenmesinin doğurduğu toplumsal endişe zamanın geçmesi ile yavaş yavaş azalır ve kaybolur. Ayrıca aradan uzun bir süre geçmesi delillerin elde edilmesi yönündeki zorluklar, hatta imkânsızlıklar yaratır. Bu nedenler, dava zamanaşımının kabulüne yol açmıştır.[62]
Yasadaki suçlar yönünde dava ve ceza zamanaşımı, 5237 sayılı TCK’nın 66. Ve 67. Maddelerinde belirtilen hükümlere bağlıdır. İdari yaptırımlar yönünde ise 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’na bakmak gerekir. Anılan yasanın 20. maddesinin 5. fıkrasında belirtildiği gibi, kabahati oluşturan fiilin aynı zamanda suç oluşturması halinde suça ilişkin dava zamanaşımı hükümleri uygulanır.[63]
3-Teşvik Primi
Türk Dil Kurumu “Teşvik Primini” isteklendirme, özendirme olarak tanımlamıştır.[64] Sportif anlamda teşvik primi de, bu tanıma paralel olarak, başka bir takımın oyuncularına oynayacakları müsabakayla ilgili, üçüncü takımlar yararına bir performans ortaya koymaları ile oynayacakları maçı kazanmaya yönelik motive etme çalışmasına karşı verilen kayıt dışı para veya menfaattir.[65]
Şike yapmak, yaptırmak eylemi ancak maçı oynayacak, yani fiilen rakip olan takımlar arasında, müsabakayı oynayacak takıntılardan herhangi birisinin menfaatine yapılan eylem iken; teşvik primi vermek/almak eylemi, müsabık takımlardan birisinin performansından menfaat elde etmeyi hedefleyen 3. Şahıs/kulüp temsilcisi ile müsabık takım ilgilileri arasındaki anlaşmayı ifade eder. Kanununa göre suçun oluşması için teşvik priminin verilmesi şart olmayıp, primin verileceğinin vaat edilmesi yeterlidir. Teşvik primi verilmesi vaat edilmesine rağmen, istenen sonuç yerine gelmemiş olsa bile suç tamamlanmış olacaktır.[66]
6250 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı kanunun 11. maddesinin 5. fıkrasında, şike suçunun indirim nedeni olarak düzenlenmiştir. 6222 sayılı kanunun 11. maddesinin 5. fıkrası;
-Suçun bir müsabakada bir takımın başarılı olmasını sağlamak amacıyla teşvik primi verilmesi veya vaat edilmesi suretiyle işlenmesi halinde bu maddede hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.[67]
Yasa bu fıkradan her ne kadar şike suçunun indirim nedeni olarak düzenlemişse de esasen ayrı bir suç türü olduğunun kabulü gerekir. Sayın Prof. Dr. İzzet Özgenç bunu müstakil bir suç olarak tanımlamakta. Günlük yaşamda da ayrı bir suç olarak benimsenmektedir. Yasa bunu teşvik primi adı altında ve şike suçunun indirim nedeni olarak düzenlemiştir.[68]
Kanunda şike suçunun bir müsabakada bir takımın başarılı olmasını sağlamak amacıyla teşvik primi verilmesi veya vaat edilmesi suretiyle işlenmesi cezanın yarı oranında indirilmesini sağlayan bir hal olarak düzenlenmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için teşvik primi verilmesi veya vaat edilmesi yeterli olduğundan müsabakanın amaçlanan şekilde sonuçlanmış olup olmamasının bir önemi yoktur.[69]
Kanunda, şike suçunu düzenleyen madde hükümlerinin, milli takımlara veya milli sporculara başarılı olmalarını sağlamak amacıyla veya spor kulüpleri tarafından kendi takım oyuncularına veya teknik heyetine müsabakada başarılı olabilmelerini sağlamak amacıyla prim verilmesi veya vaadinde bulunulması halinde uygulanacağı hükme bağlanmıştır.[70]
6250 sayılı yasa ile değişik Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 sayılı kanunun 11. maddesinin 6. fıkrası;
-Bu madde hükümleri;
a)Milli takımlara veya milli sporculara başarılı olmalarını sağlamak amacıyla,
b)Spor kulüpleri tarafından kendi takım oyuncularına veya teknik heyetine müsabakada başarılı olabilmelerini sağlamak amacıyla,
prim verilmesi veya vaadinde bulunulması halinde uygulanmaz.
4)Sonuç
Spor, insanoğlunun var olduğu zamandan itibaren oluşturduğu kültürün vazgeçilmez parçasıdır. Adeta insan için yerine başka bir uğraşın konulamayacağı ehemmiyettedir. Tarihin başlangıcından beri farklı şekillerde ortaya çıkmasına rağmen sporun, küresel gücü günümüzde daha derin hissedilmekte.
Tarih çağlarının başlamasından itibaren, milattan önce 3000’lerde Mezopotamya’da spor vardı, Roma’da spor vardı, Antik Yunan’da, Antik Çin Uygarlığı’nda hepsinde spor vardı. Kimi zaman savaş sanatına yakınlaşmış kimi zaman ise gaddarlıktan uzaklaşıp zarafete yaklaşmıştır spor dalları. Kısacası; her dönemde spor vardı, her dönemde spor olduğu için rekabette vardı.
Eski Yunan’da Olimpiyatlarda, maraton koşularında atletler bazen itibar için bazen de para için hileye başvurmuşlardı. Roma’da gladyatörlerde de aynı olaylara rastlamak mümkün. Bu demektir ki rekabet baki.
Bu makalede de rekabetin modern gladyatörler olan futbolculara yansıma yollarından biri olan şike suçu ve teşvik primi verme suçunu incelemeye çalıştım.
Şike suçu ve teşvik primi verme suçları elbette toplum huzurunu bozan suçlardır. Ahlaklı, dürüst müsabakaların yapılması, eşit mücadelenin verilmesi herkesin yararına olan bir istektir. Şike suçu ile müsabakalar maalesef sahada alın teri ile değil masada para şıkırtısı ile kazanılıyor.
Ülkemizin şike sorunu olduğu su götürmez bir gerçektir. Maalesef ülkemizde spora mafya da bulaşmış, pis eller sporu kirletmiştir. Spor bir rant alanı, kara para aklama piyasası, güçlenme ve iş yaptırma aracı olarak kullanılıyor. En vahimi ise kulüplerinin başarılarını destekleyen taraftarları “asker” ve “para kaynağı” olarak gören kulüp başkanlarıdır. Bu taraftar sayıları sıklıkla diğer kulüpler açısından tehdit unsuru olarak kullanılmakta ve taraftar grupları şiddet eylemleri ile zaten boğazına kadar batmış olan Türk Sporu’nu daha da batırmaktadır.
2005-2006 sezonunda Akçaabat Sebatspor ile var olan şike olayları basına yansımaya başlamış, 8 aylık teknik takip sonucu başlatılan 3 Temmuz 2011 tarihinde gerçekleşen operasyondan sonra ise şike günlük haber olmaya başlamıştır. Ülkemizde gerçekleşen şike olaylarına en büyük örneklerdir.
Sadece ülkemizde değil tüm dünyadaki sporun kirlenmişliği devletleri önlem almaya itmiş önce uluslararası anlaşmalar daha sonraları ise yasalaştırma hareketleri başlamıştır. Ülkemizde de iç hukuka kabul edilen 1986 sayılı Strasburg Sözleşmesi ilk duruma örnektir. İkinci duruma ise 5149, 6222 ve 6250 sayılı kanunlar örnektir.
5149 sayılı kanun başarısız olmuş, 6222 sayılı cezaları abartılı bir şekilde düzenleyen kanun gelmiş bu kanun da yürürlük tarihinden 9 ay sonra değiştirilmiştir. Bu yeni sayılabilecek kanunun Türk sporundaki şiddeti ne derece düzenleyebildiği ya da daha doğrusu düzenleyemediği ortadadır. Her hafta sonu kulüplere yağan tribün kapatma cezaları ve para cezaları bu durumun en büyük kanıtı. Takibi bu şiddet olayları salt kanunla engellenemez. Türk sporseverlerinin düşmanlıktan, kinden, nefretten arınmış, sporu spor olduğu için izler hale gelmesi bu olayları ortadan kaldıracaktır.
6222 sayılı kanunun gereği olarak gerek idari organlar gerekse federasyonlar, spor kulüplerinin de katılımıyla Türk Sporunu bu kara lekelerden uzaklaştırmak için önlemler almalıdır. Bu süreç içerisinde de Türk Sporseverleri kendine payına düşeni gerçekleştirmeli şiddetin hiçbir koşul altında çözüm olamayacağını anlamalıdır. Hepimizin hakkıdır stadyumlarda ailecek futbol izlemek; küfürsüz, şaibesiz, gürültüsüz kavgasız.
Günümüz itibariyle kanuni düzenlemeler en uygun ve eşit şekilde uygulanmalı, spor şiddetten arındırılmalıdır.
[1] Bknz.Futbol kelimesinin sözlük anlamı için ; http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5523f9624b3f38.16187877
[2] Bknz.http://tr.wikipedia.org/wiki/Futbol
[3] Bknz.Türk Futbolunun tarihsel gelişimi hakkında daha fazla bildi için http://www.tff.org/default.aspx?pageID=293
[4] Bknz.Türk Futbolunun tarihsel gelişimi hakkında daha fazla bildi için http://www.tff.org/default.aspx?pageID=293
[5] Bknz.2007 tarihli FİFA futbol raporu için ; http://www.fifa.com/aboutfifa/officialdocuments/index.html
[6] Bu araştırmayı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Muharrem Özen, Ankara Barosu Dergisi’nin 2012/2 sayısında yer alan “Şike ve Teşvik Primi Suçları” makalesinde ayrıntılı ele almıştır. Bu paragraf da ilgili makaleden aynen alınmıştır. Bknz.Özen,M. / Yılmaz,S. ; “Şike ve Teşvik Primi Suçları”, Ankara Barosu Dergisi, 2012/2, s.27.
[7] Bknz.Özen,M. / Yılmaz,S. ; “Şike ve Teşvik Primi Suçları”, Ankara Barosu Dergisi, 2012/2, s.27.
[8] Bknz.Özen,M. / Yılmaz,S. ; “Şike ve Teşvik Primi Suçları”, Ankara Barosu Dergisi, 2012/2, s.27.
[9] Bknz.http://www.fifa.com/aboutfifa/organisation/index.html
[10] Bknz.http://www.tff.org/default.aspx
[11] Bknz.Türkiye Futbol Federasyonu’nun tarihçesi için ; http://www.tff.org/default.aspx?pageID=293
[12] Bknz.5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. maddesi amacı belirlemiştir. Türkiye Futbol Federasyonu’nun statüsü bu maddeye dayanmaktadır. MADDE 1 – (1) “Bu Kanunun amacı; her türlü futbol faaliyetlerini milli ve milletlerarası kurallara göre yürütmek, teşkilatlandırmak, geliştirmek ve Türkiye’yi futbol konusunda yurt içinde ve yurt dışında temsil etmek üzere, özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliğe sahip, özerk Türkiye Futbol Federasyonunun kurulması, teşkilat, görev ve yetkilerine ait esas ve usulleri düzenlemektir”. http://www.tff.org/Resources/TFF/Documents/TFF-KANUN-STATU/TFF-Kurulus-ve-Gorevleri- Hakkinda- Kanun.pdf
[13] Bknz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Fanatiklik
[14] Bknz.Özen,M. / Yılmaz,S. ; “Şike ve Teşvik Primi Suçları”, Ankara Barosu Dergisi, 2012/2, s.22.
[15] Bknz.http://www.hukuki.net/kanun/5149.15.text.asp
[16] Bknz.http://www.hukuki.net/kanun/5149.15.text.asp
[17] Bknz.https://www.tff.org/Resources/TFF/Documents/TALIMATLAR/Futbol-Disiplin-Talimati-16022015.pdf
[18] Bknz.Giresunlu,G. ; Şike Şike Futbol Bir Şike Belgeseli, Destek Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul 2011
[19] Bknz.TBMM Meclis Araştırma Komisyonu Raporları için; http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/td_v2.sayfa_getir?sayfa=211:231&v_meclis=1&v_donem=22&v_yasama_yili=&v_cilt=95&v_birlesim=008 ve http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/td_v2.sayfa_getir?sayfa=150:168&v_meclis=1&v_donem=22&v_yasama_yili=&v_cilt=97&v_birlesim=015
[20] Güngör,D. ; “Şike Suçu”, Ankara Barosu Dergisi,Y.69, S.2011/4, s.38
[21] Güngör,D. ; “Şike Suçu”, Ankara Barosu Dergisi,Y.69, S.2011/4, s.38
[22] Bknz. Doç. Dr. Devrim Güngör;” Cezayı suçla orantılı hale getiren böyle bir değişiklik yapılması hiç şüphesiz yerindedir.” Demiştir bu konuyla ilgili makalesinde. Ayrıntılı bilgi için ; Güngör,D. ; “Şike Suçu”, Ankara Barosu Dergisi,Y.69, S.2011/4
[23] Güngör, s.38.
[24] Bknz.Öztürk,Y. ; Uzlaşmalı Müsabaka Şike ve Teşvik Primi, Bilge Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul 2012, s. 19.
[25] Bknz.6222 sayılı kanunu tam metni için ; http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/04/20110414-6.htm
[26] Bknz.Ayrıntılı tanım için ; http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.55243260b34a80.93468928
[27] Bknz.Toroslu,N. ; Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, 19. Baskı, Ankara 2013
[28] Bknz.Öztürk,Y. ; Uzlaşmalı Müsabaka Şike ve Teşvik Primi, Bilge Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul 2012, s. 19.
[29] Bknz.http://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa_2011.pdf
[30] Bknz.http://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa_2011.pdf
[31] Bknz.http://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa_2011.pdf
[32] Toroslu, s. 101.
[33] Güngör,D. ; “Şike Suçu”, Ankara Barosu Dergisi,Y.69, S.2011/4, s.39
[34] Güngör,D. ; “Şike Suçu”, Ankara Barosu Dergisi,Y.69, S.2011/4, s.39
[35] Öztürk, s. 20.
[36] Öztürk, s. 20.
[37] Paragrafın tamamı İstanbul 4. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Yavuz Öztürk’ün; Uzlaşmalı Müsabaka Şike ve Teşvik Primi isimli eserinden alınmıştır. Bknz.Öztürk,Y. ;Uzlaşmalı Müsabaka Şike ve Teşvik Primi, 1. Baskı, Bilge Yayınevi, 2012, s.21
[38] Toroslu, s.99.
[39] Demirbaş,T. ; Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, Ankara 2006
[40] Donay,S. ; Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi ve Şike ve Teşvik Primi, Beta Yayınları, 2. Baskı, İstanbul-Ocak 2012
[41] Bknz.http://www.sporhukuku.org/dosyalar/6222.pdf
[42] Bknz. “Ülkemizdeki spor kulüpleri, 23.11.2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu hükümlerine tabi olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 14. maddesi, gençlik ve spor kulüplerini düzenlemektedir. Buna göre, dernekler başvurmaları halinde spor faaliyetlerine yönelik olanlar –spor kulübü-, boş zamanları değerlendirme faaliyetine yönelik olanlar –gençlik kulübü- ve her iki faaliyeti birlikte amaçlayanlar –gençlik ve spor kulübü- adını almaktadır. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Gençlik ve Spor Kulüpleri Yönetmeliği 08.07.2005 tarihinde yayımlanmıştır. Bu yönetmeliğin 6. maddesine göre kulüplerin organları; Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu olarak belirlenmiştir. 12. maddeye göre ise Yönetim Kurulu; beş asil ve beş yedek üyeden az olmamak üzere kulüp tüzüğünde belirtilen sayıdaki üyeden oluşmaktadır. 14. maddede Denetim Kurulunun üç asil ve üç yedek üyeden az olmamak üzere, kulüp tüzüğünde belirtilen sayıdaki üyeden oluşacağı düzenlenmiştir. Kanunun 11/4-b maddesi anlamında bu hususlar gözönünde bulundurulmalıdır.” Özen,M. / Yılmaz,S. ; “Şike ve Teşvik Primi Suçları”, Ankara Barosu Dergisi, 2012/2, s.27.
[43] Donay,S. ; Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi ve Şike ve Teşvik Primi, Beta Yayınları, 2. Baskı, İstanbul-Ocak 2012, s.153.
[44] Öztürk, s. 23.
[45] Güngör, s.39.
[46] Bknz.Toplumun mağdur olabileceği ile ilgili ayrıntılı okuma için: Toroslu,N. ;Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, 19. Baskı, Ankara 2013
[47] Bknz.Özen,M. / Yılmaz,S. ; “Şike ve Teşvik Primi Suçları”, Ankara Barosu Dergisi, 2012/2, s.26.
[48] Bknz.Özen,M. / Yılmaz,S. ; “Şike ve Teşvik Primi Suçları”, Ankara Barosu Dergisi, 2012/2, s.26.
[49] Toroslu, s.295.
[50] Güngör, s.41.
[51] Güngör, s.41.
[52] Toroslu, s.274.
[53] Güngör, s.41.
[54] Paragraf ilgili makaleden aynen alınmıştır. Güngör, s.40.
[55] Paragraf ilgili makaleden aynen alınmıştır. Güngör, s.40.
[56] Öztürk, s. 25
[57] Öztürk, s. 27
[58] Hafızoğulları,Z. / Özen,M. ; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, US-A Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara 2010,s. 342
[59] Hafızoğulları,Z. / Özen,M. ; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, US-A Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara 2010,s. 342
[60] Öztürk, s. 35. Burada bir parantez açmak gerekirse; Hakim Yavuz Öztürk bu konuda, ”kişinin teklif olunan kazanç ve menfaat üzerinde anlaşmaya varmaması hali içinde gönüllü vazgeçme kuralı vardır.” demiştir.
[61] Toroslu, s.336.
[62] Toroslu, s.463.
[63] Öztürk, s. 40.
[64] Bknz.http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_yanlis&arama=kelime&guid=TDK.GTS.552c36a080fed1.56017644
[65] Bknz.Özen,M. / Yılmaz,S. ; “Şike ve Teşvik Primi Suçları”, Ankara Barosu Dergisi, 2012/2, s.31.
[66] Bknz.Özen,M. / Yılmaz,S. ; “Şike ve Teşvik Primi Suçları”, Ankara Barosu Dergisi, 2012/2, s.31.
[67] Bknz.Donay,S. ; Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi ve Şike ve Teşvik Primi, Beta Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 2012
[68] Öztürk, s. 29.
[69] Güngör, s.40.
[70] Güngör, s.40.
Kaynak gösterilmeden yazılardan alıntı yapılmaması ve bir kısmını yada tamamının kullanılmaması gerekir.
Aykırı hareket edenler hakkında her türlü başvuru, talep, dava ve şikâyet hakkım saklıdır.
E-posta: avyagizgundogdu@gmail.com
One Comment Kendi yorumunu ekle