Yargı Reformu Olarak Adlandırılan 7251 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Hukuk Muhakemelerinde Yapılan Önemli Değişiklikler

Yargı reformu olarak adlandırılan fakat hukuk muhakemelerinde reform etkisi yarattığını düşünmediğimiz 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 28 Temmuz 2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 

  • 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 94. maddesinin 2. fıkrası: “Hâkim tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu takdirde hâkim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder. Kesin olduğu belirtilmeyen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez.” şeklinde değiştirilmiştir. Bu değişikliğin ardında yatan düşünce yargılamaların hızlandırılmasıdır. Kesin olduğu belirtilmeyen bir süreyi geçirmiş tarafın lehine yeniden süre verilmesi ve bu sürenin de kesin olduğunun belirtilmemesi durumunda tarafın ikinci sürenin ardından tekrar süre istemesi engellenmiştir. 
  • 5684 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 6 ile sigortacılık yapan kurum veya kuruluşlardan ya da hesaptan talep edilecek tazminat alacağının ancak; alacaklı tarafından bizzat, alacaklının kanuni temsilcisi veya kanuni temsilcinin bizzat vekalet verdiği avukat vasıtasıyla, alacaklının bizzat vekalet verdiği eşi, çocukları, annesi, babası, kardeşleri veya avukatı vasıtasıyla takip edilebileceği ve tazminat alacağının sadece hak sahibine veya avukatına ödeneceği düzenlenmiştir. 
  • 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 107. maddesinin 2. fıkrası: “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” şeklinde değiştirilmiştir.
  • 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 139. maddesinin 2. fıkrasına “Davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların verilen süre içerisinde yerine getirilmemesi hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına karar verileceği” ifadesi eklenerek, tarafların delillerini sunabilme süreleri öne çekilerek yargılamanın hızlandırılması amaçlanmıştır. 
  • 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 149. maddesinde yapılan değişiklikler ile:
    • Mahkemenin, taraflardan birinin talebi üzerine talep eden tarafın veya vekilinin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine karar verebileceği, 
    • Mahkemenin, resen veya taraflardan birinin talebi üzerine; tanığın, bilirkişinin veya uzmanın aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine karar verebileceği,
    • Mahkemenin, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerde ilgililerin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine resen karar verebileceği, 
    • Mahkemenin, fiili engel veya güvenlik sebebiyle duruşmanın il sınırları içinde başka bir yerde yapılmasına, yargı çevresi içinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi adalet komisyonunun uygun görüşünü alarak karar verebileceği, düzenlenmiştir. 
  • 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesine 1. fıkradan sonra gelmek üzere: “Yargıtay’ın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” fıkrası eklenmiştir. 
  • 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 186. maddesinin 1. fıkrasında yapılan değişiklik ile mahkemenin tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçeceği, bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşmanın iki haftadan az olmamak üzere erteleneceği ve hazır bulunsun veya bulunmasın, sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. 
  • 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen 305/A maddesi ile taraflardan herhangi birinin, nihai kararın tebliğinden itibaren bir ay içerisinde yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda ek karar verilmesini isteyebileceği ve bu karara karşı kanun yollarının açık olduğu düzenlenmiştir. 
  • 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 398. maddesinde yapılan değişiklik ile ihtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymayan veya tedbir kararına aykırı davranan kimsenin, ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde şikâyet edilmesi üzerine, 6 aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılacağı ve bu kararı vermeye görevli ve yetkili mahkemenin esas hakkındaki dava henüz açılmamışsa ihtiyati tedbir kararı veren mahkeme olduğu, şayet esas hakkında dava açılmışsa bu davanın görüldüğü mahkeme olduğu düzenlenmiştir. Burada verilen karara taraflar kararın tefhim veya tebliğinden itibaren bir hafta içerisinde itiraz edebilir. İtirazı, o yerde hükmü veren mahkemenin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisinden sonra gelen daire; son numaralı daire için bir numaralı daire; o yerde hükmü veren mahkemenin tek dairesi bulunması halinde en yakın yerdeki aynı düzey ve sıfattaki mahkeme inceler. Belirtilmelidir ki bu düzenleme uyarınca verilen disiplin hapsi kararları kesinleşmeden infaz edilemez. 
  • 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna eklenen 73/A maddesi ile tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı haline getirilmiştir. Tüketici Hakem Heyetlerinin görevi kapsamında olan uyuşmazlıklar, tüketici hakem heyeti kararlarına yapılan itirazlar, 6502 sayılı Kanunun 73.-74. maddelerinde belirtilen davalar ve tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından doğan uyuşmazlıklarda ARABULUCULUĞA İLİŞKİN HÜKÜMLERİN UYGULANMAYACAĞI DÜZENLENMİŞTİR. 

Yorum bırakın