İdari Yargılama Hukuku Çalışma Notları

İDARİ YARGILAMA HUKUKU ÇALIŞMA NOTLARI

İdarenin denetlenmesinin temelde iki amacı vardır:

  • Hukuksal denetim
  • Yerindelik denetimi

Yargı denetimi ile idari işlem ve eylemlerin yalnızca hukuka uygunluğu denetlenir. Oysa yargı dışı denetim yolları ile idari işlem ve eylemlerin hem hukuka uygunluğu hem de yerindeliği denetlenir.

YARGI DENETİMİ SİSTEMLERİ

  • Yargı Birliği Sistemi
  • Yargı Ayrılığı Sistemi
  1. Kuruluş Yönünden

+ Danıştay Biçiminde Örgütlenme

+ Mahkeme Biçiminde Örgütlenme

  1. Görevleri Yönünden

+ Geniş Görevli Olma

+ Dar Görevli Olma

1868’de Şura-ı Devlet kuruluyor. Yargısal kararları sadrazamın onayı ve padişahın iradesi ile yürürlüğe girdiği için tutuk adalet sistemi uygulanıyordu.

6 Ocak 1982’ye kadar ülkemizde Danıştay tipi idari yargı sistemi benimsenmiştir. Mevcut sistem ise Danıştay tipi ile mahkeme tipi idari yargı sistemlerinin karması durumundadır.

Ülkemizde genel görev ilkesi uygulanmaktadır. İdari işlemlere karşı adli yargıda dava açabilmek için bu hususun kanunda açıkça düzenlenmesi gerekmektedir.

İDARİ YARGI DENETİMİNİN KAPSAMI

  1. Yasama Kısıntıları

İdari işlemlerin yasa koyucu tarafından yargı denetimi dışında tutulmasına yasama kısıntısı denir.

Pozitif Hukukta Durum;

  1. Anayasa Gereğince Yargısal Denetimin Dışında Tutulan İşlemler

Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler

YAŞ kararları

HSYK kararları

Silahlı Kuvvetler mensuplarına VERİLEN BELLİ DİSİPLİN CEZALARI

Not: Danıştay’a göre Cumhurbaşkanının bütün işlemleri değil yalnızca “tek başına” (re’sen, doğrudan doğruya) yaptığı işlemler yargı denetimi dışında tutulmuş olup Cumhurbaşkanının başka organ ya da kurumların katkıları sonucu oluşturduğu işlemler yargı denetimine açıktır.

2010 yılı Anayasa değişikliğiyle HSYK’nın meslekten çıkarma cezasına karşı yargı yolu açılmıştır.

  1. Yasalar Gereğince Yargısal Denetimin Dışında Tutulan İşlemler

1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu gereğince komutanların işlemleri

YBGK kararları ile Yargıtay Başkanlar kurullarının itiraz üzerine veya doğrudan doğruya verdikleri bütün kararlar

Danıştay Başkanlar Kurulu kararları ile Başkanlık Kurulu kararları

  1. Yargı Kısıntıları

Yargı denetimi dışında tutulmamasına rağmen bazı idari işlemleri bizzat yargı erkinin denetlemekten kaçınmasına yargı kısıntısı denir.

Hükümet tasarrufları idari makamlar tarafından tesisi olunan ve hukuka aykırılığı ileri sürülemeyecek olan işlemlerdir. Bir işlemin hükümet tasarrufu sayılabilmesi için idari yargı yerinin açılan davayı “siyasal düşünce” ya da “işlemin niteliği” gereği incelememesi gerekir.

Danıştay hükümet tasarruflarını yürütmenin salt siyasal nitelikli işlemleri ile sınırlı tutmamış, mukabele bil misil kararları ya da zorunlu göç ve iskân kararları gibi pek çok idari nitelikli işlemi de hükümet tasarrufu sayarak denetlemekten kaçınmıştır.

Hükümet tasarrufları anlayışı 1961 ve 1982 Anayasaları döneminde genel olarak benimsenmemiş bulunmaktadır.

İDARİ YARGI DENETİMİNİN SINIRLARI

Anayasa 125/4

  1. Hukuka uygunluk denetimi ile sınırlı olması; idari yargı yerleri idari işlemlerin yerindeliğini denetleyemez.
  2. Yürütme görevinin yerine getirilmesinin kısıtlanamayacağı; idari yargı denetimi, hukuka aykırılık iddiasının yargısal usulle karar bağlanmasıyla sınırlıdır.
  3. İdari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak bicinde yargı kararı verilemez.

BAĞLI YETKİ-TAKDİR YETKİSİ

  1. Bağlı Yetki: İdarenin, belli koşul ve durumların gerçekleşmesi halinde mutlaka belli bir çözümü benimseyerek, belli bir idari işlemi yapmak zorunda olmasıdır.
  2. Takdir Yetkisi: Takdir yetkisi ancak idari işlemlerin sebep ve konu unsurlarında olabilir. İdari işlemin amaç, şekil ve yetki unsurlarında takdir yetkisi söz konusu olamaz. İdarenin birden çok seçenekten birisini tercihte takdir yetkisi ile donatıldığı durumlarda, yargı organlarınca yapılacak denetim idarenin tercih ettiği seçeneğin hukuka uygunluğu ile sınırlı olup idareyi bu seçeneklerden birisini tercihe zorlayıcı nitelikte olamaz.

Denetim Ölçüleri

  • Eşitlik ilkesine uygunluk
  • Kamu yararı ve hizmet gereklerine uygunluk
  • Kanuna uygunluk
  • Maddi olaya uygunluk

GENEL İDARİ YARGI ÖRGÜTÜ

Danıştay

Danıştay’ın yönetimi ve temsili Danıştay Başkanına aittir. Danıştay Başsavcısı Danıştay genel kurulu tarafından seçilir. Danıştay’ın hükümetle ilgili işleri başbakanlık aracılığıyla yürütülür. Dava daireleri ile vergi dava daireleri kendi aralarında iş bölümü esasına göre çalışır. İş bölümüne Danıştay Başkanlık Kurulu karar verir.

Danıştay 1. Dairesi idari dairedir, dava dairesi değildir.

Danıştay Genel Sekreteri, Danıştay Başkanı tarafından görevlendirilen bir üyedir. Danıştay’ın ilgili dairesi idari işler kurulunun karara bağladığı görev uyuşmazlığı kararlarına ve bozma kararlarına uymak zorundadır. Mevcut birikmiş dosyaların eritilebilmesi amacıyla 31.12.2019 tarihine kadar, İdari Dava Daireleri Kurulunun sürekli çalışır bir kurul haline getirilmesi ve burada görev yapacak üyelerin dairelerinde heyete katılmayıp tüm mesailerini bu kurula vermeleri öngörülmüştür.

İdari Dava Daireleri Kurulu, direnme kararlarını ve idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararları temyiz yoluyla inceler.

İçtihadı Birleştirme Kurulu’nda idari daireden üye bulunmaz.

Başkanlar Kurulu, Danıştay Başkanı’nın başkanlığında başsavcı, başkan vekilleri ve daire başkanlarından oluşur.

Başkanlar Kurulu’nun görevleri;

  • Danıştay daireleri arasında çıkan görev uyuşmazlıklarını karara bağlamak.
  • Aynı yargı çevrelerinde bulunan idare ve vergi mahkemeleri arasında görev ve yetkiye ilişkin uyuşmazlıklarda ve bağlantılı davalarda mercii tayini yapmak

Başkanlar Kurulu’nun kararları kesin olup bu kararlar aleyhine başka bir yargı merciine başvurulamaz.

Başkanlık Kurulu, Danıştay Başkanı’nın başkanlığında, üçü daire başkanı olmak üzere altı asıl ve ikisi daire başkanı ikisi Danıştay üyesi olmak üzere dört yedek üyeden oluşur.

Görevler,

  • Üyelerin görev yerlerini dairelerin iş durumunu ve ihtiyaçlarını göz önünde tutarak belirlemek.
  • Daireler arasında iş bölümünü belirlemek.

Bölge İdare Mahkemeleri

6545 sayılı kanun, Bölge İdare Mahkemeleri’nin üst yargı yeri olarak itiraz mercii olma sıfatına son vermiş ve bu mahkemeleri istinaf mahkemelerine dönüştürmüştür. Doğrudan Bölge İdare Mahkemesi’ne açılan ya da Bölge İdare Mahkemesi’nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı davalar bulunmamaktadır. Bir yerde ilk kez Bölge İdare Mahkemesi kuruluyorsa yargı çevresi Adalet Bakanlığı’nca belirlenir; buna karşılık kurulmuş bir idare mahkemesinin yargı çevresi değiştiriliyorsa bu konuda HSYK yetkilidir. Bölge İdare Mahkemesi’nin başkanlarını HSYK atar.

Bölge İdare Mahkemesi’nin Başkanı’nın Görevi; Dairelerin benzer olaylarda kesin olarak verdikleri kararlar arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için Başkanlar Kuruluna başvurmak, ihtisaslaşmayı sağlamak amacıyla Bölge İdare Mahkemeleri daireleri arasındaki iş bölümünü belirlemek, daireler arasında çıkan iş bölümü uyuşmazlıklarını karar bağlamak.

6545 sayılı kanunla itiraz kanun yoluna son verilmiştir.

Aynı yargı yeri çevresinde birden fazla idare veya vergi mahkemesinin faaliyet gösterdiği hallerde, ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla mahkemeler arasındaki iş bölümü HSYK tarafından belirlenebilir.

Bölge İdare Mahkemesi’nde tek hâkimle bakılacak davalar şunlardır;

  • Uyuşmazlık miktarı 31 Bin TL’yi aşmayan; konusu belli parayı içeren idari işlemlere karşı açılan iptal davaları, tam yargı davaları ve bu miktarı aşmayan vergi uyuşmazlıkları.

Bir davaya kurul halinde başlandıktan sonra, parasal sınırdaki artış sonrasında uyuşmazlık konusu miktar artık tek yargıcın görev alanına girerse, davaya tek hâkimle devam edilir. Bu kural Danıştay’ın bozma kararı üzerine bozulan mahkemece yeniden bakılan davalarda uygulanmaz. İdari yargıda adli tatil yoktur, çalışmaya ara verme vardır. İl merkezi dışında kalan ve sadece bir idare veya vergi mahkemesi bulunan yerlerdeki idari yargı mercileri çalışmaya ara vermeden yararlanamazlar.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ

Askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen işleri yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir. AYİM üç daireden oluşur. Her daire bir başkan ile altı üyeden kurulur. Üyelerden dördü askeri yargıç, ikisi bu sınıftan olmayan subaydır. Daireler kurulu, dairelerin verdiği raporları inceleyen bir temyiz veya itiraz mercii ya da üst makam değildir.

Yüksek Disiplin Kurulu kararlarına karşı yapılan itirazları incelemek ve karara bağlamak genel kurulun görevidir. Yeni AYİM’nde ayrı İçtihatları Birleştirme Kurulu bulunmamaktadır. Bu fonksiyonu Genel Kurul yerine getirir.

GENEL İDARİ YARGI GÖREVLİLERİ

Danıştay başkanı, başsavcısı, başkan vekilleri ve daire başkanları kendi üyeleri arasından Danıştay genel kurulunca üye tam sayısının salt çoğunluğuyla seçilirler. Görev süreleri dört yıldır.

Danıştay savcıları yalnızca;

  • Kanun yararına bozma işlemlerinde
  • Uyuşmazlık yargısına ilişkin görevlerde
  • İlk derece davalarda ve yalnızca davanın esası hakkında görüş bildirecektir.

Değişiklikle Danıştay savcılarının ilk derece davalarda temyiz aşamasında ve yürütmenin durdurulması hakkındaki istemlerde düşünce bildirmesi usulü kaldırılmıştır.

Danıştay üyeleri on iki yıl için seçilirler, bir kimse iki defa Danıştay üyesi seçilemez.

Danıştay’da boşalan üyeliklerin dörtte üçü idari yargı yargıç ve savcılığından dörtte biri ise diğer görevliler arasından seçilir. Danıştay meslek mensuplarının sayısı 116 olarak belirlenmiştir. Bölge idare mahkemesi ile idare ve vergi mahkemelerinde savcı bulunmaz. Bütün yargı görevlileri yargıçlardan oluşur.

AYİM üyeleri;

  • Albaylıkta en az bir yılını doldurmuş subaylar ile
  • En az yarbay rütbesinde birinci sınıf askeri hâkimler arasından seçilir.

İdari yargıda yargıcın davaya bakmaktan çekinmesi ve reddine HMK hükümleri uygulanır.

İDARİ YARGILAMADA ÇEKİNME VE RET

Açık bir hüküm bulunmamasına rağmen, öğretide, idari yargılamada ret isteminin ne zamana kadar yapılabileceğine ilişkin çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. İdari yargılamada ret nedenini bilen tarafın, en geç cevap verme süresi içinde ret isteminde bulunması gerekir. Yargıcın reddi nedeninin dava sırasında öğrenilmesi durumunda da tarafların cevap ve savunma süreleri içinde, duruşmalı işlerde de hemen duruşmanın başında ret isteminde bulunması gerekir. Yargıcın reddi, istemi, nihai karar verilinceye kadar istenebilir. Nihai kararlardan sonra yapılacak istemler dikkate alınmaz. Çekinme veya yargıcın reddi kendiliğinden sonuç doğurmaz.

  1. Danıştay’da çekinme ve Ret

Davaya bakmakta olan dava dairesi başkan ve üyelerinin çekinme veya reddi halinde, bunlar hariç tutulmak suretiyle, o daire kurulu tamamlanarak, bu husus incelenir. Çekinme veya ret istemi yerinde görülürse işin esası hakkında da bu kurulca karar verilir. İdari ve vergi dava daireleri kurullarının toplanmasına engel olacak sayıda ret isteminde bulunulmaz ve çekinilemez.

  1. Mahkemelerde Çekinme ve Ret

Tek yargıçla görülen davalarda yargıcın reddi istemi, reddedilen yargıcın katılmadığı idare veya vergi mahkemesince incelenir. Bölge idare mahkemesi ile idare ve vergi mahkemesi başkan ve üyelerinin reddi istemi reddedilen başkan ve üyelerin katılmadığı bölge idare mahkemesi, idare ve vergi mahkemesince incelenir. İdare ve vergi mahkemelerinde reddedilen başkan ve üye birden çok ise istem, bölge idare mahkemesinde incelenir.

Çekinme veya ret istemi Danıştay idari veya vergi dava daireleri kurulunca veya Danıştay dairesince veya Bölge İdare Mahkemesince kabul edildiği takdirde, işin esasını da bu kurullar karara bağlar.

Yargıcın reddi istemlerine ilişkin kararlar temyiz edilebilir.

İDARİ YARGININ GÖREV ALANI

Nitelik ve özellikleri bakımından birbirine benzerlik gösteren ve bir bütün olduğu kabul edilen uyuşmazlıkların aynı yargılama disiplinlerinin uğraş alanı içerisine sokulmasından kaynaklanan kümeleşmeye yargı yolu denir. Görev, konu bakımından bir davaya bakabilecek mahkemeyi gösteren kurallardır.

  • Dış Görev: Bir davanın hangi yargı kolunun uğraş alanına girdiğini ifade eder.
  • İç Görev: Belli bir yargı koluna ait olduğu kabul edilen davaya konu bakımından hangi mahkemenin bakacağını ifade eder

İDARİ YARGININ GÖREV ALANININ ANAYASAL DAYANAĞI SORUNU

Türk hukukunda askeri idari yargının görev alanı anayasala güvence altındadır.(Ay. 157. Md.) Genel idari yargının görev alanının anayasal bir dayanağa sahip olup olmadığı konusu tartışmalıdır.                Eğer; ”idari yargının görev alanının anayasal dayanağı vardı.” Sonucuna ulaşırsak o zaman yasa koyucu bir kanunla idari yargının görev alanına giren bir konuyu, adli yargının görev alanına sokamaz. Eğer, idari yargının görev alanının anayasayla korunmadığı sonucuna ulaşırsa, bu durumda yasa koyucu idari yargının görev alanını kanunla serbestçe düzenleyebilecektir.

Anayasa Mahkemesi, idari yargının görev alanının anayasal bir dayanağa sahip olduğu görüşündedir. Yüksek mahkeme, özellikle idari sözleşmelerin özel hukuk hükümlerine bağlı tutularak adli yargının görev alanına sokulmasını Anayasa’ya aykırı bulmuştur.

İDARİ YARGININ GÖREV ALANI DIŞINDA KALAN UYUŞMAZLIKLAR

  1. YASAMA VE YARGI İŞLERİ
  2. ADLİ YARGININ GÖREV ALANINA GİREN UYUŞMAZLIKLAR
    1. Abonman Sözleşmeleri

Abonman sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar kural olarak adli yargıda çözümlenir. İdarenin tek taraflı olarak kamu gücüne dayanarak belirlediği abone olma ve sözleşme koşullarından doğan uyuşmazlıkta idari yargı yerleri görevlidir.

  1. İdari Para Cezaları
  2. Kabahat sayılan, başka bir deyişle hangi yasada olursa olsun haklarında idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımları bağlanan eylemlere uygulanan yaptırımlara karşı yapılacak itiraz konusunda şu hükümler geçerlidir;
    1. Kabahatler kanununun idari yaptırım kararlarına karşı itiraza ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacaktır. Diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda uygulanmayacaktır.
    2. Kendi yasasında haklarında idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımı bağlanmış eylemlere uygulanan yaptırımlara karşı açıkça idari yargıya başvurulacağı düzenlenmişse Kabahatler Kanununun genel itiraz hükmü uygulanmaz. İdari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararlarında verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararlarına ilişkin hukuka aykırılık iddiaları bu işlemin iptali istemiyle birlikte idari yargı merciinde görülür.
  • Çevre Kanunu, TKHK, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (iş mahkemelerinin görevli olduğu cezalar dışında), Türk petrol Kanunu, posta Hizmetleri Kanunu ve Düzenleyici ve denetleyici kurumlar tarafından verilen idari para cezalarına karşı idari yargı yerleri görevlidir.
  1. Kendilerine idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımı bağlanmayan eylemler Kabahatler Kanununun uygulama alanı dışındadır. Bu yaptırımlar dışında kalan, işyeri kapatma gibi, yaptırımlara karşı kuşkusuz idari yargı yeri görevlidir.
  1. İDARENİN ÖZEL KİŞİLERE AÇTIĞI DAVALAR

Kural olarak adli yargıda görülür. İstisnası; idari sözleşmelerden doğan davalarda idare, özel kişiyi idari yargıda dava edebilir. İdare de daireye karşı iptal ve tam yargı davası açabilir.

  1. İDARENİN ÖZEL HUKUK SÖZLEŞMELERİNDEN DOĞAN DAVALAR

“yap, işlet ve devret” ve “yap, işlet” sözleşmeleri, tahkim kaydı içermemek koşuluyla, özel hukuk hükümlerine tabi tutulmuştur.

  1. KAMU GÖREVLİSİNE KARŞI AÇILAN DAVALAR

Bir kamu görevlisine karşı idari yargıda dava açmak mümkün değildir. Yargıcın yargılama faaliyeti sırasında vermiş olduğu zararlardan dolayı açılacak davaların yargıcın kendisine değil, doğrudan devlete karşı açılabileceği öngörülmüştür. Devlet ödediği tazminattan dolayı 1 yıl içinde memura rücu eder.

  1. TAPU SİCİLİYLE İLGİLİ DAVALAR
    1. Sicildeki Yanlışlıkların Düzeltilmesiyle İlgili Davalar

Adli yargı yerleri görevlidir. Ancak düzeltilmesi istenilen tapu kaydı bir idari işleme, örneğin bir ıslah imar planına dayanıyorsa ve bu idari işlem ortadan kaldırılmadan ya da düzeltilmeden ona dayandırılan tapu kaydının düzeltilmesi mümkün değildir. Eğer ilk dava adli yargı yerlerinde açılmışsa, adliye mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi yerine, idari işlemin iptalinin bir ön sorun yapılması ve alınacak sonuca göre davanın ret veya kabul edilmesi gerekir. Tahsis suretiyle tapuya tescil edilen taşınmazın tapu kaydının iptali isteminin, idari işlem niteliğinde olan tapu tahsis kararına dayanması nedeniyle öncelikli olarak idari yargı yerinde çözümlenmesi ve tahsis kararının iptal edilmesi gerekir.

  1. Sicillerin Yanlış veya Eksik Tutulmasından Doğan Zararların Giderilmesi Amacıyla Açılan Davalar

Görevli mahkemeler Uyuşmazlık Mahkemesinin içtihatlarına göre adli yargı yerleridir.

  1. İmar Mevzuatına Aykırılık Nedeniyle Açılan Davalar

Tapu idaresinin imar mevzuatına aykırılık nedeniyle yaptığı idari nitelikte olan işlemlerin iptali amacıyla açılan davalar idari yargıda görülür.

  1. KAMULAŞTIRMADAN DOĞAN ÖZEL HUKUK UYUŞMAZLIKLARI

Bu uyuşmazlıklarda görevli mahkeme taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesidir.

  1. NÜFUS KAYITLARINA İLİŞKİN DAVALAR

Bundan doğan uyuşmazlıklar, adli yargının görev alanına girmektedir. (asliye hukuk)

  • İCRA VE İFLAS DAİRESİ GÖREVLİLERİNİN KUSURLARINDAN DOĞAN TAZMİNAT DAVALARI
  1. HİZMET SÖZLEŞMESİNDEN DOĞAN UYUŞMAZLIKLAR

Uyuşmazlık Mahkemesi özelleştirme kapsamında bulunan kuruluşlarda kapsam dışı statüde çalışan personelin kurumları ile olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıklarda idari yargının görevli olduğuna karar vermiştir.

  1. FİİLİ YOL (İDARENİN HAKSIZ FİİLLERİ)

Fiili yol, idarenin açıkça hukuka ve idari usullere aykırı olarak bireylerin temel hak ve özgürlüklerine müdahale etmesidir. Fiili yolda idarenin müdahalesi o denli açık bir biçimde hukuk kurallarını ihlal etmektedir ki Uyuşmazlık Mahkemesi, bunu bir idari eylem değil, haksız eylem olarak görmektedir.

Fiili yolun en bilinen örneği kamulaştırmasız el atmadır. Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idarenin eline geçmesi ve taşınmaz fiilin kamu hizmetin tahsis edilmiş olması gerekir. İmar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda görülmesi gerekir. İmar planlarında yeşil alan olarak bırakılan taşınmazın bedelinin tazminine ilişkin davalar ile imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davaların tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekir.

  1. İDAREYE AİT TAŞITLARIN YAPTIĞI KAZALARDAN DOĞAN UYUŞMAZLIKLAR

2011 yılında 6099 sayılı kanunla yapılan değişikliğe göre, işleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların neden olduğu zararlara ilişkin olanları dâhil bu kanundan doğan sorumluluk davaları adli yargıda görülür.

  1. VAKIF ÜNİVERSİTELERİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIKLAR

Vakıf üniversitesi yönetmeliğine ya da öğrencilerine tesis edilen disiplin cezalarına karşı idari yargı yeri olarak görevlidir. Vakıf üniversitesi ile öğrencisi arasında alacak-borç ilişkisinden doğan dönem ücretine ilişkin uyuşmazlık, Uyuşmazlık Mahkemesi’ne göre adli yargı yerinde çözümlenir.

ASKERİ İDARİ YARGININ GÖREV ALANINA GİREN UYUŞMAZLIKLAR

Askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargısal denetimi ilk ve son derece mahkemesi olarak AYİM’de yapılır. Ayrıca askerlik yükümlülüğünden kaynaklanan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması koşulu aranmaz.

AYİM’İN GÖREV ALANI

  1. Asker Kişiyi İlgilendirme

Sivil memurlar, ceza yargılaması hariç olmak üzere asker sayılırlar. Jandarma ve Sahil Güvenlik Teşkilatı personeli atama ve disiplin gibi statü işlemleri yönünden asker kişi sayılma niteliğini kaybetmiştir. Ancak “kanunla askeri görev verilmesi durumunda” bu personelin AYİM yargılaması bakımından asker kişi olma özelliği devam edecektir.

Askeri hastanelerin kapatılması nedeniyle rütbeli personel ve ordu hemşireleri dâhil askeri hastane personeli asker kişi olma sıfatını kaybetmiştir.

  1. Askeri Hizmete ilişkin Olma

İşlem askeri olmayan bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte menfaati ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın AYİM’nde görülmesi gerekmektedir.

Asker kişilerin vazife maluliyeti istemlerinin reddine ilişkin sivil idari makamlarca tesis edilen işlemlere karşı açılacak davalar AYİM’nin görev alanına girer. Buna karşılık adi maluliyete ilişkin uyuşmazlıklar genel idari yargının görev alanına girer.

Jandarma Teşkilatı’nın adli ve idari kolluk görevlerinin AYİM ile ilişkilendirilmemesi gerekir. Jandarmanın askeri görevle bağı bütünüyle kesilmemiştir. Jandarmaya askeri görev verilirse bu görev askeri kamu hizmeti alanı içindedir, dolayısıyla bu faaliyetten doğan uyuşmazlıklar yine AYİM’nde görülmelidir.

ASKERİ HİZMETE İLİŞKİN SON DEĞİŞİKLİKLER

  • Jandarma ve Sahil Güvenlik Teşkilatı görevlilerinin; statülerine ilişkin işlemler askeri kamu hizmeti alanından çıkarılmıştır ve askeri kamu hizmeti alanından çıkarılmıştır.
  • Askeri hastanelerde yürütülen sağlık hizmetleri askeri kamu hizmeti alanında çıkarılmıştır. Ancak askeri birlikle içinde kalan ve askeri personele ilişkin revirlerde yürütülen faaliyetlerin yine askeri hizmet olarak kabulü gerekir. Son tahlilde dava konusu işlem veya eylemin bir asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının ikisini birlikte taşımayan bir dava AYİM’de görülmez. Sivil kişilerin AYİM’de dava açamamasının iki istisnası vardır; ilki mirasçıların dava açması, diğeri askerlik yükümlülüğünden doğan davalarda ilgililerin dava açabilmesidir.
  • İdari eylem olmasına rağmen “askeri tatbikat, manevra ve atışlardan” üçüncü”(sivil) kişilerin uğradığı zararın tazmininde açık hüküm bulunması nedeniyle adli yargı yeri görevlidir.
  • AYİM’nde görüşülmekte olan bir dava sebebiyle idari işlemin dayanağını teşkil eden tüzüğün ilgili hükümlerinin kanuna aykırılığı görülür veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddiliği kanısına varılırsa tüzük hakkında karar verilmek üzere dosya Danıştay’a gönderilir.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ VE UYUŞMAZLIK YARGISI

Uyuşmazlık Mahkemesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş; adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili bağımsız bir yüksek mahkemedir. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı, Anayasa Mahkemesince kendi üyeleri arasından seçilir.

GÖREV UYUŞMAZLIĞI

  1. OLUMLU GÖREV UYUŞMAZLIĞI

Bir başka yargı kolunun görev alanı içine girdiği gerekçesiyle yapılan görevsizlik itirazının mahkemece reddi üzerine, görev alanı korunmak istenen yargı kolundaki Başsavcının görev konusunun görülmesini Uyuşmazlık Mahkemesi’nden istemesidir.

Koşulları:

  • Yargı yerinde açılmış ve esas hakkında karar verilmemiş bir dava bulunması
  • Görevsizlik itirazında bulunulması; görev itirazı idari yargı yerinde dilekçe ve savunma evresi tamamlanmadan önce, ceza muhakemesinde ”kanıtların ikamesine başlanmadan önce”, hukuk muhakemelerinde “en geç birinci oturumda” yapılmalıdır.
  • Mahkemece görevsizlik itirazının reddedilmesi; görev itirazında bulunan kişi veya makam, itirazın reddine ilişkin kararın verildiği tarihten, itiraz yolu açık bulunan ceza davalarında ise ret kararının kesinleştiği tarihten başlayarak on beş gün içinde, uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili makama sunulmak üzere görev itirazını reddeden yargı yerine iki nüsha dilekçeyi itirazı reddeden yargı merciine vermelidir.

Başsavcılar olumlu görev uyuşmazlığı çıkarabilmek için re’sen harekete geçmezler. İlgili başsavcılık istemin reddine karar verirse, bu karara karşı hiçbir yargı yerine başvurulamaz. Başsavcılığın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurmasıyla olumlu görev uyuşmazlığı ortaya çıkmış olur. Bu takdirde davayı gören yargı yeri davanın görülmesini altı ay geri bırakır. Bir davada her zaman ileri sürülebilen görevsizlik itirazını, uyuşmazlık çıkarmak amacıyla ileri sürülen görevsizlik itirazı ile karıştırmamak gerekir.

  1. OLUMLU GÖREV UYUŞMAZLIĞININ İKJİNCİ TÜRÜ

Buna göre olumlu görev uyuşmazlığı;

  • Adli, idari ve askeri yargıya bağlı iki ayrı yargı yerinde açılan
  • Tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davalarda
  • Yargı yerlerinin her ikisinin de kendilerini görevli sayan kararlar vermiş olmaları

durumunda meydana gelir.

Her iki yargı yeri de, Uyuşmazlık Mahkemesi Kanununun 18. Maddesinde öngörülen şekilde davanın görülmesini geri bırakır.

  1. OLUMSUZ GÖREV UYUŞMAZLIĞI

Adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada karşılıklı olarak kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması üzerine ortaya çıkan uyuşmazlıktır.

Koşulları;

  • İki görevsizlik kararının bulunması
  • Kararın ayrı yargı düzenleri içinde yer alan mahkemelerce verilmiş olması
  • Görevsizlik kararının kesinleşmiş olması
  • Görevsizlik kararı verilen davaların aynı olması

Olumsuz görev uyuşmazlıklarında dava dosyaları, taraflardan birinin istemi üzerine, ilk görevsizlik kararı veren yargı merciine ait dava dosyası da temin edilerek Uyuşmazlık Mahkemesi2ne gönderilir ve görevli yargı merciinin belirlenmesi istenir.

Not; Öğretide, Uyuşmazlık Mahkemesine başvurmanın hukuk davalarındaki on yıllık süreye tabi olduğu konusunda yaygın bir görüş vardır.

HÜKÜM UYUŞMAZLIĞI

Adli, idari ve askeri yargı yerlerinden en az ikisinin görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş aynı konuya ve nedene ilişkin taraflardan en az biri aynı olan ve kararlar arsındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan durumlardan doğan uyuşmazlıklara hüküm uyuşmazlığı denir.

Koşulları;

  • İki ayrı yargı düzeninden verilmiş kararların bulunması
  • Kararların esasa ilişkin ve kesin olması
  • Kararın verildiği davaların konu nedeni ve taraflardan en az birinin aynı olması

Burada taraflar doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurur.

UYUŞMAZLIK ÇIKARILAMAYACAK DURUMLAR

Anayasa Mahkemesi’nin Yüce Divan Sıfatıyla baktığı davalarda uyuşmazlık çıkarılamaz. Anayasa Mahkemesi’nde açılan siyasi partilerin kapatılması davalarında uyuşmazlık çıkarılamaz.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARININ SONUÇLARI

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin hukuk ve ceza bölümlerinin ve genel kurulun verdiği kararlar kesindir. Bu kararlara karşı herhangi bir yasa yoluna başvurulamaz ve düzeltme istenemez. Uyuşmazlık Mahkemesi bölümlerinin kararları arsındaki çekişmeler, Genel Kurulca verilecek olan ilke kararları ile giderilir.

Görev konusundaki ilke kararları, uyuşmazlık mahkemesini ve bütün yargı mercilerini; hüküm uyuşmazlıkları dolayısıyla verilecek esasa ilişkin ilke kararları ise yalnız Uyuşmazlık Mahkemesini bağlar.

İDARİ DAVA TÜRLERİ

Özel hukuk yargısından farklı olarak idari yargılamada salt bir hususun tespiti istenemez, tespit davası açılamaz.

  1. İptal Davaları
  2. Tam Yargı Davaları
  3. İdari Sözleşmelerden Doğan Davalar; öğretide tam yargı davasının bir türü olarak görülmektedir.

İPTAL DAVALARI

Hukuka aykırı oldukları ileri sürülen idari işlemlerin geçmişe etkili olarak ortadan kaldırılması için açılan idari davalardır.

Özellikleri;

  1. İptal davası objektif nitelikte bir davadır.

İdareyi değil onun tesis ettiği işlemi hedef alan bir davadır.

İptal davasının objektif niteliğinin sonuçları;

  • İptal davasında kendiliğinden inceleme yöntemi uygulanır.
  • Yargıç taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmalarla bağlı değildir.
  • Davacının konu unsuru yönünden iptal edilmesini istediği bir işlemi mahkeme neden unsuru yönünden iptal edebilir.
  • İptal davasında davacının davasından feragat etmesi her durumda davanın ortadan kalkması sonucunu doğurmaz.

Düzenleyici nitelikte idari işlemlere karşı açılan iptal davalarında verilen son kararlar ister ret, ister iptal olsun kesin hüküm mutlaklığı kuralına tabidir. Yani herkes hakkında etki yaratır. Birel işlemlerin iptali yolunda verilen karar davanın tarafı olmayan öteki ilgililer hakkında da hüküm ifade eder. Buna karşılık iptal isteminin reddi yolundaki karar ancak davanın tarafları hakkında bağlayıcı nitelik taşır.

  1. İptal davasının konusunu idari işlem oluşturur.

İdareyi belli bir yönde işlem yapmaya zorlamak için dava açılması mümkün değildir. Hukuken yok hükmünde sayılan bir işleme karşı da iptal davası açılması mümkün değildir.

  1. İptal davası bir idari işlemin hukuka aykırılığı iddiası ile açılır.
  2. İptal davası idari işlemin iptal edilmesi amacıyla açılır.
  3. İptal davası açabilmek için menfaat ihlali gerekir.
  4. İptal davası kamu düzenindendir.

İptal davası açma hakkından önceden feragat etmek mümkün değildir. Çünkü bir hak doğmadan ondan feragat edilemez. Yasama organı çıkaracağı bir kanun ile iptal davası açma yolunu genel olarak kapatamaz.

İptal Davasının Konusu; iptal davasının konusunu idari işlemler oluşturur. İdari işlemler, idarenin kamu gücüne dayanarak tek yanlı irade açıklamasıyla yaptığı işlemlerdir. İdarenin tek yanlı bir işleminin iptal davasına konu olabilmesi için;

  • İdari işlem tamamlanmış olmalıdır.

İlgiliye bildirme işlemin tamamlanmasının bir koşulu olmayıp işlemin uygulanabilmesinin bir koşuludur. Bildirim, işleme karşı dava açma süresinin işlemeye başlamasını sağlar.

  • İdari işlem etkili (icrai) olmalıdır.

İdarenin gösterici işlemleri ya da hazırlık işlemleri özelgeler, tek başına müfettiş raporları iptal davasına konu olamaz.

  • İdari işlem kesinleşmiş olmalıdır.

Burada kesinlik idari anlamda kesinliktir, yargısal kesinlik değildir. Türk hukukunda tamamlanan idari işlemler aynı zamanda kesinleşir. İdari işlemlere karşı kural olarak doğrudan doğruya idari dava açılabilir. Öncesinde idareye başvuru yapılması gerekli değildir. Ancak bazı idari işlemlere karşı zorunlu idari başvuru yolu emredildiği durumlarda bu işlemler tamamlanırsa bile hemen kesinleşmez.

Dava açılmadan önce kesinleşmesi zorunlu olan idari işlemlerde, söz konusu idari başvuru zorunlu bir başvurudur. Yani yasa emridir.

Zorunlu idari başvuru emredilen işlemlerde başvuru yapılmaksızın dava açılırsa, yargı yeri u eksikliği kendiliğinden gözetmek zorundadır. Bu durumda idari yargı yeri idari mercii tecavüzü kararı vererek dosyayı söz konusu eksikliğin giderilmesi için ilgili idari mercie gönderir. Bu eksiklik giderilmeden söz konusu idari işlemler hiçbir surette idari dava konusu olamaz.

Salt idari eylemden doğmak koşuluyla tam yargı davalarında da zorunlu idari başvuru söz konusudur. Oysa idari işlemden doğan tam yargı davalarında zorunlu idari başvuru öngörülmemiştir.

Not: İYUK md. 11’deki başvuru ihtiyaridir.

İPTAL DAVASININ ÖNKOŞULLARI (KABUL EDİLEBİLİRLİK KOŞULLARI)

İdari yargı düzeninde açılan dava, adli ya da askeri yargının görev alanına giriyorsa, idari yargı yeri davayı görev yönünden reddeder ve görevsizlik kararı verir. Dava idari yargı düzeninin görev alanı içine girmekle beraber, görevli ve yetkili olmayan mahkemede açılmışsa dava görev ve yetki yönünden reddedilerek, yargı yeri tarafından dosya görevli ve yetkili idare mahkemesine gönderilir.

Özel bir durum olarak; Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olduğu davalar dışında bir konuda Danıştay’da doğrudan bir dava açılmış ise Danıştay görevsizlik kararı verir, dosyayı tespit ettiği görevli idare veya vergi mahkemesine gönderir. Danıştay’ın verdiği bu karar kesindir. Bu nedenle Danıştay’ca görevli bulunan mahkeme görevsizlik kararı veremez. Yine idari yargı içinde idare mahkemesi, başka bir idare veya vergi mahkemesini görevli ya da yetkili bulursa, görevsizlik veya yetkisizlik kararı ile birlikte dosyayı o mahkemeye gönderir. Gönderilen yargı yeri de kendini görevsiz ya da yetkisiz bulursa Danıştay veya Bölge İdare Mahkemesi yetkili veya görevli yargı yerini kesin olarak belirler.

İdari sözleşmeler iptal davasına konu olmazlar. (kural olarak)

Davacının davada taraf olma ya da dava açma ehliyetine sahip olmaması halinde açılan dava ehliyet yönünden reddedilir. Davada taraf olma ehliyeti HMK’ya göre belirlenir. Danıştay, tüzel kişiliği olmayan kamu kuruluşlarının yetki ve görev alanları ile ilgili konular ve işlemler söz konusu olduğunda davacı ya da davalı olabileceklerini kabul etmiştir.

DAVA EHLİYETİ

2’ye ayrılır;

  • Genel Dava Ehliyeti
  • Özel Dava Ehliyeti (menfaat)

Geçerli bir menfaat ilişkisinden söz edilebilmesi için menfaatin meşru, kişisel ve güncel olması gerekir. Salt vatandaş olmak, iptal davası açabilmek için tek başına yeterli değildir. Kamu personeli yalnızca kendi çalıştığı kurumla ilgili olarak menfaatini ihlal eden işlemlere karşı dava yoluna gidebilir.

  • Barolar
  • Eser sahibi olma
  • Semt sakini olma
  • Dernek üyeliği

Bu durumlarda menfaatin gerçekleştiği kabul edilir.

Milletvekilleri, halkın vekili olduklarını ileri sürerek; ani milletin vekili sıfatına dayanarak her idari işleme karşı dava açamaz.

Davalıya İlişkin Önkoşullar

İptal davasının davalısı, kural olarak dava konusu yapılan idari işlemi tesis eden idari mercii veyahut makamdır. Dava dilekçesinde davalının yanlış gösterilmesi ya da hiç gösterilmemesi davanın reddedilmesine neden olmaz. Eğer, davacı hiç hasım göstermeden veya yanlış hasım göstererek dava açarsa, dava dilekçesi tespit edilecek gerçek hasma tebliğ edilir.

TBMM’nin idari işlemlerine karşı açılan davalarda davalı, TBMM Başkanlığıdır.

Cumhurbaşkanlığı davalı olarak gösterilemez. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği bünyesinde yapılan işlemlerde davalı Genel Sekreterliktir.

Bakanlar Kurulu kararlarına karşı açılacak olan iptal davalarında davalı, o bakanlar Kurulu kararını yürütmekle görevli bakanlıktır. Eğer Bakanlar Kurulu kararının yürütülmesi görevi Bakanlar Kuruluna verilmişse bu karara karşı açılacak olan iptal davasında Başbakanlık davalı olacaktır.

Başbakanlık ya da Bakanlıkların bünyelerinde yer alan ana hizmet veya iç birimlerinin yapmış oldukları işlemlere karşı açılacak davalarda, Başbakanlık ya da ilgili Bakanlık davalıdır. Örneğin Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğüne yapılan işleme karşı açılan davada davalı Milli Eğitim Bakanlığı’dır.

Bakanlık bağlı kuruluşları ile ilgili 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yapılan değişikliğe göre; devlet tüzel kişiliği içinde yer alan 5018 sayılı kanunda açıkça zikredilen, dolayısıyla kamu tüzel kişiliği de bulunmayan bağlı kuruluşların işlemlerine karşı açılacak davalarda artık davalı, bağlı kuruluşun kendisi olacaktır.

Valilik ve Kaymakamlıklarca tesis edilen nihai işlemlerde davalı; ilgili Valilik veya Kaymakamlıktır. İllerde; il müdürlüklerince ( Milli Eğitim İl Müdürlüğü gibi) tesis edilen işlemlerde Valilik, ilçe müdürlüklerince (İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü gibi) yapılan işlemlerde kaymakamlık davalıdır.

Yerel yönetim kuruluşlarının yapmış oldukları işlemlere karşı açılacak iptal davalarında davalı, o yerel yönetim kuruluşunu temsile yetkili yürütme organıdır. Bir belediye encümeni veya belediye meclis kararına karşı açılan iptal davasında belediye başkanlığı; il encümeni kararlarına karşı açılan davalarda valilik, davalıdır. Köyde ise davalı muhtardır.

Kamu tüzel kişilerin organları tarafından yapılan işlemlere karşı açılacak iptal davalarında o kamu tüzel kişisinin yürütme organı davalı olur.

Bir yerinden yönetim kuruluşunun işlemi vesayet makamınca değiştirilmeksizin onanmış ise bu işleme karşı açılacak davalarda davalı, işlemi tesis etmiş olan yerinden yönetim kuruluşudur. Vesayet makamının yerinden yönetim kuruluşlarının işlemlerinin onanmaması ya da değiştirilerek onanması durumunda, onamama veya değiştirerek onama işlemine karşı hem yerinden yönetim kuruluşu ve hem de öteki ilgililer tarafından açılacak olan davalarda davalı, vesayet makamıdır.

İPTAL DAVASININ ESASA İLİŞKİN KOŞULLARI

İdari işlem, bir hukuk kuralının, yani bir kural-işlemin, idare makamlarınca, sübjektif bir duruma ya da belli bir kişiye, idari usul izlenerek tek yanlı ve icrai (etkili) olarak uygulanması işlemidir. İdari yargıda iptal davasını açan kişi, esasen bir idari işlemin yetki, şekil, sebep, konu veya maksat öğelerinden birisinin hukuka aykırı olduğunu ve dolayısıyla iptal edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir.

  1. Yetki Unsuru

Yasa, yine yasada gösterilen idari organ, makam ye da kişilerce uygulanmalıdır. Yetki ögesi, açıklanacak iradenin yasal sahipliğini ifade eder. İdari yetki kamu düzeni ile ilgilidir, dolayısıyla idari yargı denetiminde uyuşmazlığın her safhasında ileri sürülebilir ve yargı mercileri tarafından kendiliğinden incelenir.

Yetki kurallarına aykırılık durumları dört şekilde karşımıza çıkar;

  1. Kişi Yönünden Yetkisizlik (Yetki Gaspı)
  • İdare hukuku alanı dışında ortaya çıkan hukuka aykırılık: İdare yasama veya yargının görev alanına giren bir konuda irade açıklar, işlem yaparsa; bu durum fonksiyon (görev) gaspı olarak adlandırılır. Görev gaspı üzerine tesis edilen işlemler, yok hükmündedir.
  • İdare hukuku alanı içinde ortaya çıkan hukuka aykırılıklar: medeni anlamda geçerli bir irade olmaksızın yapılan işlemlerdeki hukuka aykırılık ağırlıklı olarak yetki gaspı olarak kabul edilmektedir. İrade açıklamaya yetkili olanlar, idari makamlar ve açıkça kendilerine yetki tanınan görevlilerdir. İrade yetkili olmayan kişi tarafından açıklanmış olduğu için yetki gaspı oluşturur. Yetki gaspı üzerine tesis edilen işlemler yok hükmündedir.
  1. Konu Yönünden Yetkisizlik (Yetki Tecavüzü)

Bir makam veya görevlinin, irade açıklamaya yetkili bir makam olsa bile, bir başka makamın, organın ya da görevlinin yetki alanına giren bir konuda irade ortaya koyması, yani işlem yapması yetki tecavüzü oluşturur. Yetki tecavüzü, ağır ve bariz olmamak koşuluyla iptal yaptırımına tabidir. Yetki tecavüzü, ağır ve bariz ise bu durumda ortaya çıkan aykırılık yok hükmündedir.

  1. Yer Yönünden Yetkisizlik

Belli kamu idareleri ve görevlileri için coğrafi bir sınır öngörülmüştür.

  1. Zaman Yönünden Yetkisizlik

Belli işlemlerin belli sürelerde yapılmasını emreden hükümlere aykırı olarak tesis edilen işlemler de zaman yönünden yetkisizlik oluşturur.

  1. Şekil Unsuru
  • Yazılılık kuralı

İdari işlemler, kural olarak yazılı tesis edilir. Yazılılık kuralı ihlal edilerek tesis edilen idari işlemler yok hükmündedir. Yetkili kamu görevlisinin imzasını taşımayan idari işlemler yok hükmündedir.

  • Gerekçe Kuralı

İdare işlem tesis ederken işlemin gerekçesini ilgililere göstermek zorunluluğu altında değildir. (kural olarak) 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununa göre, ilgililer, kendilerine gerekçesiz olarak tesis edilen idari işlemlerin gerekçesinin gösterilmesini ilgili idareye yapacakları bir başvuru ile isteyebilirler. Bu başvuru üzerine kurum ve kuruluşlar ilgiliye, yasadaki istisnalar dışında, işlemin gerekçesini kural olarak on beş iş günü içinde bildirmekle yükümlüdürler.

  • Savunma Alanı

İdare, kural olarak, işlem tesis ederken ilgililerin savunmasını almak zorunda değildir.

  • Kolektif ve karma İşlemler

Kolektif ve karma işlemlerde öngörülen şekil kurallarına uyulmaması, yine şekil yönünden hukuka aykırılık oluşturur. Kolektif ve karma işlemlerde ortaya çıkan hukuka aykırılıklar üzerinde yapılan işlemler yok hükmündedir.

Danıştay, tüm şekil eksikliklerini idari işlemin iptali için yeterli görmemekte, bu konuda asli ve tali şekil eksikliği ayrımına girmektedir. Asli şekil eksiliği, işlemin özünü etkileyen şekil eksiklikleridir ve iptal nedeni oluşturur. Tali şekil eksikliği, sonradan giderilebilen veya işlemin esasını ve sonucunu etkileyen nitelikteki şekil eksiklikleridir ve idari işlemin iptali için yeterli görülmektedir.

  1. Sebep unsuru

İdare, sebeplerin yasalarda açıkça belirtilmesi durumunda o sebepler gerçekleşmeden idari işlem tesis edilemez. İdari işlemin sebebi, maddi bir vakıa ya da bir başka hukuksal işlem olabilir.

İdare, kanunda gösterilen sebeplere uymamışsa ya da sebebi yanlış niteleyerek işlem tesis etmişse, sebep yönünden hukuka aykırılık ortaya çıkar ve bu durum idari işlem için idari yargı önünde iptal nedeni oluşturur. Ancak, ruhsat verme gibi isteğe bağlı idari işlemlerde idari işlemin “istek alınmadan yapılması” durumunda idari işlem yok hükmündedir.

Sebep unsurunun çerçeve ifadelerle belirlendiği ya da hiç belirlenmediği durumlarda idare, takdir yetkisine sahiptir.

  1. Konu Unsuru

Yasal sebeplerin gerçekleşmesinden sonra, yasanın emrettiği hukuksal sonucun tesis edilmesi idari işlemin konu unsurunu oluşturur.

İdari işlemin konu (hukuksal sonuç) öğesinde aşağıdaki hukuka aykırılıkla ortaya çıkabilir;

  1. Sebep ve Konu Unsurları Arasında Bağlantısızlık

Yasalar, idari işlemin sebepleri ile bu sebeplere bağlanacak hukuksal sonuçları karşılıklı olarak eşleştirir. Sebep ile konu arasında ortaya çıkan bağlantısızlık, iptal yaptırımına tabidir.

  1. İdari İşlemin Konusunun İmkânsız veya Yasalarda Öngörülen Bir Sonuç Olmaması (Gayri Meşru Olması)

Konusunun imkânsız ya da gayri meşru olması durumunda idari işlem yok hükmündedir.

Özel olarak belirtmek gerekirse, idarenin yaptığı bir düzenleyici işlemle, yasaya aykırı bir biçimde yasa hükümlerini daraltması veya genişletmesi durumunda da düzenleyici işlem konu unsuru yönünden hukuka aykırı olur.

  1. Belli Statüdekiler İçin Öngörülen Yasa Hükmünün O Statüde Bulunmayanlara Uygulanması
  2. İdari İşlemin Geçmişe Etkili Tesis Edilmesi

İdari işlemlerin geçmişe etkili tesis edilememesi kuralının istisnaları şunlardır;

  • Geri alma işlemi
  • Düzeltme işlemi
  • İdarenin yargı kararlarını yerine getirmesi
  1. Amaç (Maksat) Unsuru

Amaç unsurunda ortaya çıkan hukuka aykırılık yetki saptırması olarak adlandırılır. Yetki saptırması iptal yaptırımına tabidir.

Amaç yönünden hukuka aykırılık her durumda iptal nedeni oluşturmaz. Bağlı yetkiyle yapılan bir işlemde, idari işlemin objektif ögeleri tam olarak gerçekleşmiş ve hukuka uygunsa tek başına kamu görevlilerinin kamu yararı amacı dışında hareket etmeleri iptale neden olmaz. Amaç unsurunun ortaya çıkan özel bir durumu da yöntem (usul) saptırmasıdır. Buna göre idarenin “ belli bir işlem için konulmuş olan yöntemi başka bir işlem için kullanması” yöntem saptırmasıdır. Böylece idare gerçek amacını gizleyerek görünüşte bir başka işlem tesis etmektedir.

YÜRÜTMENİN DURDURULMASI

Yürütmenin durdurulması kararı, idari işlemin hukuka uygunluk karinesini askıya alan, dava konusu işlemin uygulanmasını erteleyen bir yargısal karardır. Yürütmenin durdurulması istemi yalnızca açılacak bir iptal davasında ileri sürülebilir. Bu yönüyle, iptal davasına sıkı sıkıya bağlı ve ondan ayrılmayan bir önlemdir. Bu nedenle iptal davası ön koşullar yönünden reddedilirse yürütmenin durdurulması için gereken koşullar gerçekleşmiş olsa bile, yürütmenin durdurulması kararı verilemez. İptal davasından ayrı açılan am yargı davasında yürütmenin durdurulması mümkün değildir.

İptal kararı hukuka aykırılığı kesin olarak tespit eder. Oysa yürütmenin durdurulması kararı, yalnızca hukuka aykırılık karinesinden ibarettir. İptal kararı, kural olarak açıklayıcı bir karardır. Oysa yürütmenin durdurulması kararı yapıcı bir karardır.

İptal kararı, idareye hitap eden bir emir içermez. Yalnızca işlemin iptal olduğunu söylemekle yetinir. Oysa yürütmenin durdurulması kararı bir emir içerir.

Hukuksal Niteliği

  1. Ara Karar Niteliği

Yürütmenin durdurulması kararlarının ara karar niteliğinde olup olmadığı tartışmalıdır. Öğretide bir görüş yürütmenin durdurulması kararının bir ara karar niteliğinde olduğunu savunmaktadır. Gene kabul gören görüşe göre ise, yürütmenin durdurulması kararı, hüküm öncesi verilen bir karar olsa da, teknik anlamda bir ara karar değildir. Çünkü bu karar, davanın ilerlemesine yönelik değil, hukuka aykırılığı konusunda kuşkular olan bir idari işlemin, ileride giderilmesi güç veya olanaksız zarar çıkmasını önlemek için yürürlüğünün askıya alınmasını sağlayan, davanın esasına etkisi olmayan idari yargıya özgü bir yargısal karardır. Mahkeme istem üzerine yürütmenin durdurulmasına karar verebilir. Oysa ara kararlar için isteme gerek yoktur. Mahkeme re’sen ara karar alabilir.

  1. İstisnai (Ayrıksı) Bir Önlem Niteliği

Yürütmenin durdurulması kararı istisnai bir önemlidir. Asıl olan iptal davası açılsa bile idari işlemin uygulanmasıdır.

Danıştay’da veya idari mahkemelerde dava açılması, dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz ancak vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması tarh edilen vergi, resim ver harçlar ile benzer mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümün tahsil işlemlerini durdurur. Burada duran yalnızca tahsil işlemleridir.

  1. Geçici Bir Önlem Niteliği

dava reddedilmiş ise yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden ortadan kalkar.

Koşulları:

  • Biçime ilişkin koşullar:
    • İstem: idari yargı yerinin kendiliğinden yürütülmesi durdurulması kararı verilmesi mümkün değildir.
    • İptal davasının açılması: yürütmenin durdurulması son karara kadar istenebilir.
    • Teminat gösterilmesi: idareden ve adli yargımdan yararlanan kimselerden teminat alınmaz.
    • Gerekçe gösterilmesi
    • Davalı idarenin savunmasının alınması veya savunma süresinin geçmesi: 2012 yılında 6352 sayılı kanunla, yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için davalı idarenin savunmasının alınması veya savunma süresinin geçmesi zorunluluğu getirilmiştir. Ancak uygulanmakla etkisi tükenecek nitelikteki idari işlemler bakımından ise ileride savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere idarenin savunması alınmaksızın da yürütmenin durdurulması kararı verilebilir. Böylece yıkım, sınır dışı etme, geçici görevlendirme gibi bir kez uygulanmakla etkisi tükenecek işlemler yönünden genel kuraldan ayrılarak idarenin savunmasını alma zorunluluğundan vazgeçilmiştir. 2014 yılında 6526 sayılı kanunla İYUK 27. Maddenin 2. Fıkrasına “ancak kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen atama, görev ve unvan değişikliği, geçici veya sürekli görevlendirmelere ilişkin idari işlemler uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerden sayılmaz” cümlesi eklenmiştir. Değişiklikle sözü edilen işlemler uygulanmakla etkisi tükenecek işlemler arsından açıkça çıkartılarak idarenin savunmasından önce bu işlemler hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilmesinin önüne geçilmiştir.
    • Daha önce aynı nedene dayamama: aynı nedenlere dayanarak ikinci kez yürütmenin durdurulması isteminde bulunamaz.
    • Yargı harcı
  • Esasa ilişkin koşullar: esasa ilişkin iki koşul bulunmaktadır; ilki, idari işlemin uygulanması durumunda giderilmesi güç ya da olanaksız zararlar doğması, ikincisi idari işlemin açıkça hukuka aykırı olmasıdır.

Yürütmenin durdurulması kararı verilemeyecek olursa ileride verilecek iptal kararının bir anlamı kalmayacaksa; yan, iptal kararının etkisi ortadan kalkacak ya da azalacak ise idari işlemin uygulanmasının giderilmesi güç ya da olanaksız zararlar doğuracağı kabul edilmektedir.

İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması sıradan bir insanın değil, yargıcın mesleki bili ve deneyimlerine dayanarak, özel bir araştırma yapmaksızın, ilk bakışta anlayabileceği türden bir hukuka aykırılıktır.

YÜRÜTMENİN DURDURULMASI KARARLARINA İTİRAZ

Yürütenin durdurulması kararının hukuka aykırı olduğunu düşünen ilgililer için yasa özel bir itiraz yolu öngörmüştür. Yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen karar Danıştay’ın ilk derece olarak gördüğü davalarda verilmişse konusuna göre idari veya vergi dava daireleri kurullarına itiraz edilebilir.

Yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen karar, idare ve vergi mahkemeleri ile tek yargıç tarafından verilmişse bu karara karşı bölge idare mahkemesine itiraz edilebilir.

Yürütmeyi durdurma kararlarına karşı kararın tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içinde itiraz edilebilir. İtiraz edilen mercii dosyanın kendisine gelişinden itibaren yedi gün içinde karar vermek zorundadır. Yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlar on beş gün içinde yazılır ve imzalanır.

İtiraz konusunda şu husus çok önemlidir:

  • İdari veya vergi dava daireleri kurullarının
  • Danıştay’ın temyiz mercii sıfatıyla baktığı davalarda
  • Bölge idare mahkemesinin istinaf mercii sıfatıyla baktığı davalarda
  • 2014 yılı 6545 sayılı kanun gereğince ilk derece mahkemelerin ivedi ve çok ivedi yargılama yöntemiyle görülen davalarda vermiş oldukları yürütmenin durdurulması kararlarına itiraz edilemez.

YÜRÜTMENİN DURDURULMASI KARARININ SONUÇLARI

Yürütmenin durdurulması kararı verilince, dava konusu işlem hiç yapılmamış sayılır ve işlemden önceki durum geri gelir. Başka bir deyişle, yürütmenin durdurulması kararı geriye yürür. Ancak yürütmenin durdurulması kararı, işlemi hukuk düzeninde ortadan kaldırmaz; yalnızca uygulamasını durdurur. Yürütmenin durdurulması kararı bir yargı kararıdır. Bu nedenle tüm yargı kararları gibi bağlayıcı niteliktedir.

İdarenin yürütmenin durdurulması kararını uygulamaması; yani yürütmenin durdurulması kararının gerekleri doğrultusunda en geç otuz gün içinde işlem tesis etmemesi ya da eylemde bulunmaması halinde, uygulanacak olan yaptırımlar, iptal kararının uygulanmaması hali için öngörülen yaptırımlarla aynıdır. Yürütmenin durdurulması kararını uygulanmaması durumunda tazminat davası açabilmek için iptal davasının sonucunun beklenmesine gerek yoktur.

YÜRÜTMENİN DURDURULMASI KARARI VERİLEMEYECEK DURUMLAR

  • İptal davasına konu edilemeyecek işlemler için yürütmenin durdurulması istenemez.
  • Askeri ve adli yargının görev alanına giren uyuşmazlıklar için yürütmenin durdurulması istenemez.
  • Yoklukla malul işlemler için yürütmenin durdurulması istenemez.
  • 2016 yılında kabul edilen olağanüstü kanun hükmünde kararnamelerde genel olarak ortak yer alan hükme göre, olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİNDE YÜRÜTMENİN DURDURULMASI

Tıpkı genel idari yargıda olduğu gibi idari dava açılması ve kanun yolarına başvurulması itiraz olunan idari işlemlerin veya yargı kararlarının yürütülmesini durdurmaz. Ancak idari işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya olanaksız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir.

Tarafların isteği üzerine doksan günün sonunda yürütmenin durdurulmasına yeniden karar verilmezse durdurma kararı kendiliğinden ortadan kalkar. AYİM’de yürütmenin durdurulmasını kararı doksan günlük bir süre için verilmektedir.

İPTAL DAVASININ REDDEDİLMESİNİN SONUÇLARI

Davanın ön koşullar nedeniyle reddinin sonuçları şunlardır:

  • Dava konusu yapılan işlem üzerinde herhangi bir sonuç doğurmaz.
  • Taraflar süre aşımı nedeniyle davanın reddedilmiş olması durumu hariç olmak üzere eksik olan ön koşulu yerine getirmek suretiyle süresi içerisinde yeniden iptal davası açabilirler.

Davanın esastan reddedilmesinin sonuçları ise şunlardır:

  • İptal davası esastan reddilirse dava konusu idari işlemin hukuka uygunluğu saptanmış olur.
  • Davacı yeniden aynı işleme karşı iptal davası açamaz. Üçüncü kişilerin durumu etkilenmez, üçüncü kişiler o işlemin iptali için dava açabilirler.

İPTAL DAVASININ KABUL EDİLMESİNİN SONUÇLARI

İptal davası, idari işlemin yetki, şekil, sebep, konu ve amaç unsurlarından birinin veya birkaçının hukuka aykırı bulunması durumunda kabul edilir ve dava konusu işlem iptal edilir.

  • İptal kararı, idari işlemin varlığına son verir. İdari işlem yargı organınca iptal edildiğinde, bu işlemin, idare tarafından geri alınması gerekmez. İptal kararı, geçmişe yürür. İptal kararı, idari işlemi iptal kararının verildiği tarihten itibaren değil, işlemin tesis edildiği tarihten itibaren ortadan kaldırır.
  • İptal davasına konu olan işlemin hukuka uygunluğu, işlemin yapıldığı tarihteki durum dikkate alınarak değerlendirilir.
  • İptal kararı genel etkilidir. İptal kararı, yalnızca davayı açan kişiler için değil herkes için sonuç doğurur. Bu etkiden yararlanmak için diğer kişilerin ayrıca dava açmalarına gerek yoktur. İptal davasının üçüncü kişileri etkileyebilmesi için “genel” olması gerekir. İşlemin genel olması, sebep ve konusu açısından en azından benzer olması anlamın gelmektedir.
  • İptal edilen işlem yalnızca davacıyı ilgilendiriyorsa verilen iptal kararı nispi niteliktedir, yani yalnızca tarafları bağlar.

İPTAL KARARININ UYGULANMASINDA İDARENİN SORUMLULUĞU

Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Kararların gereğini yerine getirme süresi, hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.

İptal kararının uygulanmaması, ağır bir hizmet kusurudur. İdare aleyhine idari yargıda (kararı yerine getirilmeyen idari yargı yerinde) maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.

İdarenin tazminat ödemesi, mahkeme kararını uygulama yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. İdari yargı kararının hukuksal veya fiili nedenlerle uygulanması imkânsız (olanaksız) olursa, yerleşik Danıştay içtihatlarına göre, idarenin tazmin borcu ortadan kalkmaz.

İPTAL KARARININ UYGULANMASINDA KAMU GÖREVLİSİNİN SORUMLULUĞU

2014 yılında 6526 sayılı kanunla çok önemli değişiklik yapılmıştır. Buna göre, değişiklikten önce, mahkeme kararlarının otuz gün içinde kamu görevlilerine kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de adli yargı yerinde maddi ve manevi tazminat davası açabiliyordu. 2014 yılında 6526 sayılı kanun bu hükmü kaldırmış ve “mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi halinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.” Hükmünü benimseyerek doğrudan kamu görevlilerine tazminat davası açabilme olanağı veren düzenlemeye son vermiştir. Dolayısıyla artık, yargı kararını kasten yerine getirmeyen kamu görevlisinin doğrudan sorumlu tutulabileceğine ilişkin açık yasal düzenleme kaldırılmış bulunmaktadır. Bu açıklama, kamu görevlisince gereği yerine getirilmeyen yürütmenin durdurulması kararları için de aynen geçerlidir.

TAM YARGI DAVALARI

Tam yargı davaları, idari işlemler ve eylemlerden doğan zararların giderilmesi amacıyla açılan davalardır. Bu davanın açılabilmesi için zarar ana (esas) koşuldur.

Tam yargı davaları hem idari işlem ve hem de idari eylemlerden kaynaklanabilir. Tam yargı davalarında, kişisel bir hakkın ihlal edilip edilmediği araştırıldığı için sübjektif nitelikli davalardır. İptal davası açabilmek için menfaat ihlali yeterlidir. Oysa tam yargı davası açabilmek için kişisel bir hakkın ihlal edilmesi gerekmektedir.

Tam yargı davasında verilen karardan yalnızca dava açan kimse yararlanabilir.

TÜRLERİ

  1. Tazminat Davaları

İdarenin mali sorumluluğuna dayanan davalardır.

  1. Geri Alma Davaları

Geri alma (istirdat) davaları, haklı bir neden olmaksızın idarenin mal varlığına geçmiş olan bir mal ya da paranın gerçek sahibine dönmesi için açılan davalardır.

  1. İdari Sözleşmelerden Doğan Davalar

Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak nitelenen, idari sözleşmelerden doğan davalar öğretide ayrı bir idari dava türü olarak değerlendirilmez. Fakat tam yargı davalarının bir türü olarak kabul edilmektedir. Ancak bir idari sözleşmeye ilişkin olmakla birlikte, idarenin sözleşmeden ayrılabilen tek yanlı işlemler,  iptal davasına konu olabilir.

  1. Vergi Davaları

Niteliği tartışmalı olmakla birlikte, genel kabul gören görüş, vergi davalarının da tam yargı davası olduğu yönündedir.

TAM YARGI DAVASININ ÖN KOŞULLARI

Mahkemeye ilişkin ön koşulların yerine getirilmemiş olması durumunda, davaya bakan mahkemenin vereceği karar, iptal davalarında olduğu gibidir.

2577 sayılı kanunun 12. Maddesine göre ilgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla;

  • Doğrudan doğruya tam yargı davası veya
  • İptal ve tam yargı davalarını birlikte veya
  • İlk önce iptal davasını açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurması durumunda verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası nedeniyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde

Tam yargı davası açabilirler.

İDARİ EYLEMLER NEDENİYLE AÇILAN TAM YARGI DAVALARI

İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilir.

Görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvuru şartı aranmaz.

Davalının yanlış ya da hiç gösterilmemiş olması davanı reddedilmesine yol açmaz. Mahkeme, davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek, açılması halinde, dava dilekçesinin tespit edilecek hasma tebliğine karar verir.

TAM YARGI DAVASININ ESASINA İLİŞKİN KOŞULLAR

İdarenin kusurlu ya da kusursuz sorumluluk ilkeleri uyarınca mali sorumluluğunun söz konusu olması, tam yargı davasının esasa ilişkin koşullarıdır.

İdarenin aynı (tek bir) tutum veya davranışı için hem kusurlu sorumluluk, hem de kusursuz sorumluluk nedenlerine dayanılmaz.

KUSURLU SORUMLULUK (HİZMET KUSURU)

  • Hizmetin kötü işlemesi
  • Hizmetin geç işlemesi
  • Hizmetin hiç işlememesi

Eğer idarenin yetkisi bağlı yetki ise yani belli koşulların varlığı halinde hizmetin yürütülmesi zorunlu ise bu takdirde idarenin hareketsiz kalmasının hizmet kusuru oluşturacağından kuşku yoktur. İdarenin takdir yetkisinin hukuka aykırı kullanıldığının mahkemelerce saptanması durumunda, idare meydana gelen zararları tazminle yükümlüdür.

KUSURSUZ SORUMLULUK

Kusursuz sorumluluk genel olarak iki ilkeye dayandırılmaktadır;

  1. Tehlike İlkesi

Tehlike ilkesi, genel olarak bazı etkinliklerin, bünyesinde taşıdığı tehlikeler dolayısıyla kişilere zarar vermiş olması durumunda; bu etkinlik sahiplerinin kusurlarına bakılmaksızın, zararın giderilmesi düşüncesine dayanır.

  • İdarenin tehlikeli etkinlikleri ile araç ve gereçleri
  • Mesleki risk
  • Sosyal risk (toplumsal tehlike) ilkesi

Sosyal risk ilkesi, kamu düzenini bozmaya hatta anayasal düzeni yıkmaya yönelik anarşi ve terör olaylarından ya da benzeri toplumsal olaylardan doğan zararlardan idarenin kusursuz sorumlu tutulmasıdır.

Sosyal risk ilkesinin en önemli özelliği, zarar ile idarenin eylemi arasında nedensellik bağının bulunmasının gerekmemesidir.

  1. Kamu Külfetleri Karşısında Eşitlik İlkesi

Kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi, idarenin hiçbir kusuru, tehlikeli bir etkinliği veya araç kullanması söz konusu olmasa bile, bir idari faaliyetten belli kişilerin, diğerlerine göre özel ve olağandışı bir zarara uğramış olması durumunda bu zararın tazmin edilmesidir.

TAM YARGI DAVASININ SONUÇLARI

Davanın Reddinin Sonuçları; tam yargı davasının ön koşullar nedeni ile reddedilmişse dava açma süresi henüz geçmemiş olmak koşuluyla eksik olan ön koşulların tamamlanması ve yeniden dava açılması mümkündür.

Davacı, tam yargı davasının esastan reddedilmesinden sonra, aynı nedenle yeni bir dava açamaz.

Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye bildireceği banka hesap numarasına bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. (2577 sayılı kanunun 28. Maddesinin birinci fıkrası, yargı kararının idareye tebliğinden başlayarak en geç otuz gün içinde yerine getirilmesi zorunluluğunu anlatmaktadır.). Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.

Önceki uygulamada, mahkemeler tarafından hüküm altına alınan alacakların, ilamlı icra takibi yapılmak suretiyle tahsili yoluna gidildiğinden, hem icra dairelerinin iş yükü gereksiz şekilde artmakta hem de idareler tekraren icra gideri ödeme külfetiyle karşı karşıya kalmaktaydı. Getirilen düzenlemeyle vatandaşların icraya başvurmak zorunda kalmaksızın alacaklarını tahsil edebilmesi, bu suretle icra dairelerinin iş yükünün azalması ve idarelerin icra gideri ödemesinin önüne geçilmesi sağlanmak istenmiştir.

İDARİ DAVALARIN AÇILMASI

İdari davalar, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır. İdari yargılamada sözlü olarak dava açılamaz. Bölge idare mahkemeleri, hiçbir davaya ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakmadığı için bu mahkemelere hitaben yazılmış olan dilekçelerle dava açılamaz.

DAVA DİLEKÇESİNDE GÖSTERİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

  • Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adresleri ile gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası

İdari yargıda vekilin avukat olması zorunludur. Vekil avukat değilse, dava otuz gün içinde bizzat veya bir avukat aracılığıyla yeniden açılmak üzere, dilekçenin reddine karar verilir. Adres; açık ve anlaşılır bir biçimde yazılmamışsa, bu durumda dilekçenin reddine karar verilir.

Dava sırasında adresin değişmesi durumu; İYUK madde 26’ya göre, davacının gösterdiği adrese tebligat yapılmaması halinde, yeni adresin bildirilmesine kadar kendiliğinden hükümsüz kalır. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir yıl içinde yeni adres bildirmek suretiyle yeniden işleme konulması istenmediği takdirde, davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.

Davanın açılmamış sayılmasına karar verilen dosyaların, yeniden işleme konulması olanaksızdır. Yalnızca, bu karara karşı istinaf ya da temyiz yoluna başvurulabilir.

  • Davanın konusu

İdari yargıç istemle bağlıdır. Dava konusu edilmeyen bir husus hakkında hüküm kurulamaz. Aksi halde, Danıştay’a göre, davacının istemi aşmış sayılacağından, verilen karar hukuka aykırı olur. Esasen idari yargılamada dava dilekçesinde uyuşmazlık konusu miktarın daha sonra arttırılması mümkün değildi. Ancak 2013 yılında 6459 sayılı yasayla 2577 sayılı İYUK 16. Maddesinde değişiklik yapılmış, idari yargılamada ıslah kabul edilmiştir. Düzenleme şu şekildedir;

“Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar; süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere arttırılabilir ve miktarın arttırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.”

Danıştay’a göre, KAMU GÖREVLİLERİNE İLİŞKİN MEVZUAT DOLAYISIYLA zararın tespit edilememesi nedeniyle uyuşmazlık konusu miktarın dilekçede gösterilmemiş olması tam yargı davasının açılmasına engel oluşturmaz. Bu sayede ilgililer, aynı idari işleme karşı iptal davası ile tam yargı davasını birlikte açabilirler. Davanın konusunun yazılmaması veya dava konusunun ne olduğunun tam olarak anlaşılamaması durumlarında yargı yerince dilekçenin reddine karar verilir.

  • Davanın nedenleri

Dava konusu işlem ya da eylemi, hukuka aykırı kılan hususlar, davanın nedenidir.

  • Davanın dayandığı kanıtlar

İdari işlem ile ilgili tüm tutanak, rapor ve belgeler, yazışmalar, işlemin ekleri, tapu ve nüfus kayıtları, makbuzlar, bilirkişi raporları gibi tarafların haklılığı destekleyen her türlü belge kanıt olarak sunulur. Ancak idari yargılamada, TANIK DİNLENEMEZ, İFADE ALINAMAZ, YEMİNE BAŞVURULAMAZ.

  • Davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihi
  • İstem sonucu

Yargı yerince incelenen dilekçelerde, 3. Madde yönünden kanuna aykırılık görülürse, otuz gün içinde 3. Maddeye uygun şekilde yeniden düzenlemek veya eksiklikleri tamamlanmak üzere dilekçelerin reddine karar verilir. Dilekçenin reddedilmesi üzerine, yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapılığı ya da eksiklikler doğru şekilde tamamlanmadığı takdirde dava ret kararı verilir.

Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına veya (burada sayılan yerlere) verilen dilekçelerin harç ve posta ücretleri alındıktan sonra deftere derhal kayıtları yapılır. Dava bu kaydın yapıldığı tarihte açılmış sayılır.

Dava Açmanın Hukuksal Sonuçları; İlki, dava konusu olan hakkın zamanaşımına uğraması önlenmiş olur. İkincisi, dava konusu uyuşmazlık derdest hale gelir. Üçüncüsü, dava açılmakla mahkeme, Anayasanın 36. Maddesi gereğince hüküm verme zorunluluğu altına girer. En son, sav ve savunmayı genişletme yasağı da dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlamış olur.

Davanın, herhangi bir nedenle harcı veya posta ücreti verilmeden veya eksik harç veya posta ücreti ile açılmış olması durumunda yargı yerince, otuz gün içinde harcın ve posta ücretinin verilmesi ve tamamlanması hususu ilgiliye tebliğ olunur. Harç ve posta ücreti ikinci otuz günlük süre içinde de verilmez veya tamamlanmazsa davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve bu karar davacıya tebliğ olunur.

Davanın açılmamış sayılmasının sonuçları şunlardır;

  • Bu karar, eğer dava açma süresi henüz dolmamışsa, davanın yeniden açılmasını engellemez.
  • Davanın açılmamış sayılması kararına karşı istinaf ya da temyiz yoluna başvurulabilir. İstinaf ya da temyiz mercii, bu kararı kaldırırsa davaya devam olunur.

Dava açıldıktan sonra posta ücretinde, tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalma olması durumunda yargı yerince, otuz gün içinde posta ücretinin tamamlanması hususu ilgiliye tebliğ olunur. Posta ücreti ikinci otuz günlük süre içinde de tamamlanmazsa dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.

Dosyanın işlemden kaldırılması kararının tebliği tarihinden başlayarak üç ay içinde, eksikliği tamamlanmak suretiyle bir dilekçe ile yeniden işleme konulması istenebilir. Yeniden işleme konulması istenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir. Bu karara karşı istinaf ya da temyiz yoluna başvurulabilir.

Davayı takip hakkı kendilerine geçen mirasçıların başvurusuna kadar dosya işlemden kaldırılır, yani yargılama ertelenir ve dört ay içinde yenileme dilekçesinin verilmesi gerekir.

İYUK 26. Maddesine göre; “Dava esnasında ölüm veya herhangi bir nedenle tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.”

Yalnız öleni ilgilendiren davalara dilekçenin iptaline karar verilir.

AYNI DİLEKÇE İLE DAVA AÇILABİLECEK DURUMLAR

Aralarında maddi veya hukuksal yönden bağlılık ya da neden sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir. Madde metnine göre, (birden fazla işleme karşı tek dilekçe ile dava açılması) ile (birden fazla kişinin ortak dilekçeyle dava açmasını) birbirine karıştırmamak gerekir.

  1. Tek Dilekçe ile Birden Çok İdari İşleme Karşı Dava Açılması

Aralarında maddi veya hukuksal yönden bağlılık ya da neden-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı tek dilekçe ile dava açılabilir. Birden çok idari işlemin aynı kişi ile ilgili olması zorunludur.

Birden çok karara karşı tek dilekçe ile dava açılabilmesi için;

  • Kararların aynı yargı düzeninin ve aynı yargı yerinin görev alanına giren bir uyuşmazlıkla ilgili olması, hatta verilecek kararların kanun yollarına dahi aynı olması,
  • Kararların ayrı ayrı dava açma sürelerinin geçirilmemiş olması,
  • Davalının aynı olması,

Koşullarının da birlikte gerçekleşmiş olması gereklidir.

Yukarıdaki koşullar oluşmaksızın tek dilekçe ile dava açılması durumunda, yargı yerince dilekçe ret kararı verilir.

  1. Birden Çok Kişinin Tek Dilekçe ile Dava Açması

Kanun’a göre, birden fazla kişinin tek dilekçe ile dava açılabilmesi için davacıların hak veya menfaatlerinde ortaklık (iştirak) bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya hukuksal nedenlerin aynı olması koşulları bir arada gereklidir.

Birden çok kişi, tek dilekçe ile aynı idari işleme veya aynı eyleme karşı birlikte dava açabilirler. Birlikte dava açanlar, birlikte hareket etmek zorundadırlar ve karar davacılar için müşterek olur. AYİM yargılamasında da, aralarında maddi ve hukuksal bakımdan bağlılık varsa, aynı kişiyi ilgilendiren birden fazla eylem ve işlemler aleyhine bir dilekçe ile de dava açılabilir.

ISLAH

Islah, taraflardan birisinin davada yapmış olduğu bir usul işlemini düzeltmesidir. Islah, davanın ve savunmanın genişletilmesi yasağının önemli bir istisnasıdır. 2013 yılında 6459 sayılı kanunla yapılan değişiklikle idari yargılamada ıslah kurumu kabul edilmiştir. Buna göre, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar; süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere arttırılabilir ve miktarın arttırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde yanıt verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir. (İYUK m.16)

Islah dilekçesi otuz gün içinde yanıt verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir. İdari yargıda ıslah kurumu, hukuk yargısına göre daha dar kapsamlıdır.

İDARİ YARGIDA İLK İNCELEME

Davanın başında, gerekli bilgi ve belgelerin tamamlanıp tamamlanmadığına ve kimi ön koşulların oluşup oluşmadığına ilişkin yargı yerince yapılan araştırmaya ilk inceleme denir.

Dilekçeler, Danıştay’da daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi; idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından ilk incelemeye tabi tutulur.

İlk inceleme sırasıyla;

  • Görev ve yetki
  • İdari merci tecavüzü
  • Ehliyet
  • İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı
  • Süre aşımı
  • Husumet
  • Dilekçenin İYUK 3. Ve 5. Maddelere uygun olup olmadığı (yani dilekçede bulunması gereken hususlar ile tek dilekçeyle dava açılabilmesinin koşullarının oluşup oluşmadığı)

Yönlerinden yapılır.

İncelemede, bu sıralamaya uyularak karar verilmesi kesin bir zorunluluktur. İlk inceleme, dilekçenin alındığı tarihten itibaren en geç on beş gün içinde sonuçlandırılır.

İLK İNCELEME ÜZERİNE VERİLECEK KARARLAR

  • Davanın, adli veya askeri yargı mercilerinin görev alanına girdiğinin tespit edilmesi durumunda, görevsizlik kararı verilerek davanın reddine
  • Davanın, idari yargının görev alanına girmekle birlikte beraber görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılmış olduğunun tespiti durumunda davanın reddine fakat dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine
  • Davacının ehliyet koşullarının oluşmadığı, davaya konu işlemin kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olmadığının veya davada sürenin geçirilmiş olduğunun tespiti durumunda davanın reddine
  • Davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılmış olduğunun tespiti durumunda dilekçenin gerçek hasma tebliğine
  • Dilekçede bulunması gereken hususların eksik olduğunun veya tek dilekçe ile dava açılabilme koşullarının oluşmamış olduğunun, yani dilekçenin İYUK 3. ve 5. Maddelerine aykırı olarak düzenlendiğinin tespiti durumlarında ve davada taraf olma yeteneğine sahip olan davacı adına, avukat olmayan bir kimse tarafından dava açılmış ise dilekçenin reddine (Dilekçe ret kararından sonra noksanlıkların tamamlanması için davacıya otuz günlük süre verilir, eksiklikler süresi içinde tamamlanmazsa veya aynı yanlışlıkları yeniden yapılırsa dava reddedilir.)
  • İdari mercii tecavüzünün tespiti durumunda dilekçenin görevli idari mercie gönderilmesine (Dava açılmadan önce, idareye başvuru yapılması zorunlu ise ve bu başvuru yapılmadan dava açılmışsa merci tecavüzü söz konusu olur. Bu durumda, idari yargı merciine başvurma tarihi, idari mercie başvurma tarihi olarak kabul edilir. Ayrıca dilekçelerin görevli mercie tevdii halinde, Danıştay’a veya ilgili mahkemeye başvurma tarihi, idari mercie başvurma tarihi olarak kabul edilir. Merci tecavüzü kararına karşı itiraz ya da temyiz yolunun açık olduğuna ve merci tecavüzü durumunda yargı yerince dava ret kararı verilemeyeceğine dikkat etmek gerekir.)

İlk İnceleme Üzerine Verilen Kararlara Karşı Başvuru

İdari yargının görevli olduğu konularda davanın görev ve yetki yönünden reddine ve dosyasının görevli ve yetkili idari yargı yerine gönderilmesine ilişkin kararlar, gerçek hasma tebliğ kararları, dilekçe ret kararları dışında temyiz ve istinaf yoluna başvurulabilir. Dolayısıyla bunların dışında kalan kararlara karşı istinaf ya da temyiz yoluna başvurulamaz.

Askeri idari yargıda ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı, kararı veren Daire ya da Daireler Kuruluna düzeltme başvurusunda bulunulabilir. Otuz günlük düzeltme süresi, bu konudaki kararın tebliği tarihinden itibaren işlemeye başlar.

TEBLİGAT VE CEVAP VERME

Taraflar, yapılacak tebliğlere karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde cevap verebilirler. Bu süre, ancak haklı nedenlerin bulunmaması halinde, tarafların birinin isteği üzerine görevli mahkeme kararı ile otuz günü geçmemek ve bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir, yani ek süre verilir. Buradaki ek süre, ara karar niteliğindedir. Cevap verme süreleri ara vermeye rastlarsa, süre 7 Eylül günü çalışma saatinin sonuna kadar uzamış sayılır.

İvedilikle karar verilmesi gereken durumlar ile yürütmenin durdurulması istemli davalarda otuz günlük cevap verme süreleri yargı yeri tarafından kısaltılabilir. İvedi yargılamaya tabii davalarda, savunma süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren on beş gün olup, bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla on beş gün uzatılabilir.

DURUŞMA

İdari yargılamada, yazılı yargılama yöntemi uygulanır ve inceleme dosya üzerinde yapılır. İdari yargıç, bilirkişiye başvurmak ve keşif yapmak dışında, medeni yargılama yönteminde yer verilen tanık dinlemek, ifade almak veya yemin gibi yöntemleri kullanamaz.

İLK DERECE YARGI YERİNDE DURUŞMAYA KARAR VERİLMESİ

Tarafların İstemi Üzerine

Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinde açılan iptal ve yasal parasal sınırı aşan tam yargı davaları ile tarh edilen vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı 25.000 TL aşan vergi davalarında, taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılır. Bu parasal sınır 2016 yılı için 31.000 TL olarak belirlenmiştir.

İdari yargıda, (tarafların istemi üzerine), ilk derce yargı yerinin duruşmaya karar vermesi zorunludur. Duruşma istemine rağmen duruşma yapılmaksızın karar verilmesi, usul yönünden bozma nedenidir. Danıştay’ın ilk derce mahkemesi sıfatıyla baktığı davalarda da istem üzerine duruşmaya karar verilmesi zorunludur. Duruşma istemleri, dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarda yapılmalıdır. Bu aşamalardan sonra yapılan duruşma istemlerinin yargı yerince kabul edilmesi zorunlu değildir.

Yargı Yerinin Kararı Üzerine

İlk derce yargı yeri, yukarıda sayılan koşulların hiçbirisine bağlı olmaksızın kendiliğinden duruşmaya karar verebilir.

TEMYİZ VE İSTİNAF KANUN YOLARINDA DURUŞMAYA KARAR VERİLMESİ

Üst yargı yerinde, yani Danıştay veya Bölge İdare Mahkemesinde duruşmaya karar verilmesi zorunlu değildir; yani bu mercilerin takdirinde bırakılmıştır. Oysa [istem üzerine], ilk derece yargı yerinde duruşma yapılması zorunludur. İdari yargıda duruşma bir kez yapılır. Bu kuralın tek istisnası, ilk duruşmanın daha önce, görevsiz veya yetkisiz mahkemede yapılmış olmasıdır. Duruşma yapıldıktan sonra en geç on beş gün içinde karar verilir.

İvedi yargılamaya tabi davalar dosyanın tekemmülünden itibaren en geç bir ay içinde karara bağlanır.

İDARİ YARGIDA GÖREV VE YETKİ

GÖREV; konu bakımından bir davaya bakabilecek mahkemeyi gösteren kurallardır.

Görev kuralları, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle idari yargıda;

  • Görev sözleşmesi yapılamaz. Görevli mahkemeyi yasa belirler.
  • Mahkeme görevli olup olmadığını kendiliğinden araştırır.
  • Mahkeme görevli olup olmadığını davanın her aşamasında inceleyebilir.
  • Taraflar da davanın her aşamasında mahkemenin görevli olmadığını ileri sürebilir.
  • Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir kazanılmış hak doğmaz; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kuralları geçmişe de etkilidir.
  • Adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda, idari yargıda dava açılırsa görev yönünden dava ret kararı verilir. İdari yargının görevli olduğu konularda yanlış bir idari yargı yerinde (görevli ya da yetkili olmayan mahkemede) dava açılırsa görev veya yetki yönünden reddedilir; ancak dava dosyası ret kararını veren merci tarafından kendiliğinden görevli veya yetkili mahkemeye gönderilir.

DANIŞTAYIN YARGISAL GÖREVLERİ

İlk Derece Mahkemesi Olarak Danıştay’da Görülecek Davalar

  • Bakanlar kurulu kararlarına karşı açılacak davalar

Bakanlar kurulunun hem düzenleyici işlemleri hem de birel işlemlerine karşı açılacak davalar ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülür.

  • Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının müsteşarlarıyla ilgili müşterek kararnamelere karşı açılacak davalar

Müsteşarlar dışında kalan kamu görevlilerini ilgilendiren müşterek kararnamelere ilişkin davalar ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülmez.

  • Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere karşı açılacak davalar

2012 yılında 6352 sayılı kanunla 2575 sayılı Danıştay Kanununda yapılan değişiklikle bakanlıkların tüm düzenleyici işlemleri yerine yalnızca ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlerine karşı açılacak davaların ilk derece Danıştay’da görüleceği kabul edilmiştir.

Eski düzenlemeden farklı olarak, 6352 sayılı kanunla yapılan değişiklikle, artık bakanlıklarca çıkarılan ve ülke çapında uygulanmayan düzenleyici işlemlere karşı konusuna göre idare ve vergi mahkemeleri görevli olacaktır.

  • Danıştay İdari Dairesince veya İdari İşler Kurulunca verilen kararlar üzerine uygulanan eylem ve işlemlere karşı açılacak davalar
  • Birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren davalar
  • Danıştay Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile bu kurulun görev alanı ile ilgili Danıştay Başkanlığı işlemlerine karşı açılacak davalar
  • Tahkim yolu öngörülmeyen kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan idari davalar

Tahkim kaydı bulunsa dahi, imtiyaz sözleşmesinin iptalinin üçüncü kişiler tarafından istenmesi durumunda yine ilk derecede Danıştay görevlidir.

  • Belediyeler ile il özel idarelerin seçimle gelen organlarının organlık sıfatlarını kaybetmeleri hakkındaki istemler.

Özel kanunlar gereğince bazı davalar ilk derece Danıştay’ın görev alanı içindedir. Buna göre;

  • Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kararlarına karşı açılan davalarda
  • 6112 sayılı kanuna göre RTÜK’ün aldığı yayın yasağı kararları aleyhine açılacak iptal davaları doğrudan Danıştay’da açılır. RTÜK’ün bunun dışındaki kararlarına karşı idare mahkemelerinin görevli olduğu önemlidir.
  • HSYK’nın meslekten çıkarma kararına karşı açılan davalar da ilk derece Danıştay’ın görev alanı içindedir.

2012 yılında 6352 sayılı kanunla yapılan değişiklikle, özel kanunla ve ilgili KHK gereğince ilk derecede Danıştay’ın görevli olduğu davalardan bazıları idare mahkemelerine kaydırılmıştır. Buna göre;

  • Rekabet kurulu kararlarına
  • Enerji Piyasası Denetleme Kurulu’nun verdiği idari yaptırım kararlarına
  • Şeker Kurulu kararlarına
  • TMSF kararlarına
  • BDDK kararlarına
  • Bili Teknolojileri ve Denetleme Kurulu kararlarına
  • Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu kararlarına karşı artık idare mahkemeleri görevlidir. Bu kurulların kararlarına karşı açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır. Sayılan idarelerin ülke çapında düzenleyici işlemlerine karşı açılan davaların bu değişikliğe tabi olmadığı, başka bir deyişle yine ilk derece Danıştay’ın görevli olduğu unutulmamalıdır.

Temyiz Yeri Olarak Danıştay’ın Görevleri

6545 sayılı kanunla idari yargıda istinaf yolunun benimsenmesi ile idare ve vergi mahkemesi kararları, belli istisnalar hariç, istinaf yoluna tabi tutulmuştur. İstinafa tabi kararlar konusunda Danıştay’a temyiz yoluyla gidilemez.

İlk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülen davalarla ilgili nihai kararlar temyiz yoluyla Danıştay’da incelenir ve karar bağlanır. Yine, 6545 sayılı kanunla kabul edilen idare ve vergi mahkemelerince ivedi yargılama yöntemiyle görülen davalarda verilen kararlara karşı da temyiz yoluyla doğrudan Danıştay’a başvurulur.

BÖLGE İDARE MAHKEMESİNİN GÖREVLERİ

Bölge idare mahkemesi bir ilk derece mahkemesi değildir. Bu nedenle; doğrudan bölge idare mahkemesinde açılan ve bölge idare mahkemesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı davalar bulunmamaktadır.

Bölge idare mahkemesinin görevleri şunlardır;

  • İstinaf başvurularını inceleyip karara bağlamak
  • Yargı çevresindeki idare ve vergi mahkemeleri arasında çıkan görev ve yetki uyuşmazlıklarını kesin karara bağlamak
  • İdare ve vergi mahkemelerince verilen yürütmenin durdurulması kararlarına karşı yapılan itirazları incelemek
  • Diğer kanunlarda verilen görevleri yerine getirmek. Örneğin; memur yargılamasıyla ilgili olarak 4483 sayılı kanuna göre verilen ya da reddedilen soruşturma izni kararlarına karşı yapılan itirazları inceler.

İDARE MAHKEMELERİ İLE VERGİ MAHKEMELERİNİN GÖREVLERİ

İdare mahkemeleri idari yargıda Danıştay ve vergi mahkemelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı davalar dışında genel görevli ilk derece mahkemesidir.

Vergi mahkemeleri, idare mahkemelerine göre özel, Danıştay’a göre genel görevlidir.

Vergi mahkemeleri;

  • Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları
  • Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylerin vergi, resim ve harçlar benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaları
  • Diğer kanunlarla verilen işleri çözümler.

Vergi, resim, harç ile benzeri yüküm niteliğinde olmayan diğer kamu alacaklılarının cebri tahsil sürecinden doğan uyuşmazlıkların vergi mahkemesinin görev alanına girmediğine dikkat etmek gerekir. Örneğin; trafik para cezasına ilişkin ödeme emrinin iptali istemine vergi mahkemesinde değil idare mahkemesinde değil idare mahkemesinde bakılır. Yine özel bir durum olarak, haczedilen taşınmaz ise ihalenin ve satışın istemine idari yargı yerinde değil, adli yargıda bakılır.

YETKİ; idari yargının görev alanına giren bir davaya yer bakımından hangi mahkemenin bakabileceğini gösteren kurallardır. İdari yargıda yetki kuralları, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle, idari yargıda yetki sözleşmesi yapılmaz. Mahkeme, yetkili olup olmadığını kendiliğinden araştırır. Mahkeme, yetkili olup olmadığını davanın her aşamasında inceleyebilir. Taraflar da davanın her aşamasında mahkemenin yetkisiz olduğunu ileri sürebilir.

GENEL YETKİ KURALI

Genel yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir.

ÖZEL YETKİ KURALLARI

  1. Kamu görevlileri ile ilgili davalarda yetki

Kamu görevlilerinin atanması ve nakilleri ile ilgili davalarda yetkili mahkeme, kamu görevlilerinin yeni veya eski görev yeri idare mahkemesidir.

Kamu görevlilerinin görevlerine son verilmesi, emekli edilmeleri veya görevden uzaklaştırılmaları ile ilgili davalarda yetkili mahkeme, kamu görevlisinin son görev yaptığı yer idare mahkemesidir.

Kamu görevlilerinin görevle ilişkisinin kesilmesi sonucunu doğurmayan disiplin cezaları ile ilerleme, yükselme, sicil, intibak ve diğer özlük ve parasal hakları ve mahalli idarelerin organları ile bu organların üyelerinin geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılmalarıyla ilgili davalarda yetkili mahkeme ilgilinin görevli bulunduğu yer idare mahkemesidir.

Hakim ve savcıların mali ve sosyal haklarına ve sicillerine ilişkin konularla, müfettiş hal kağıtlarına karşı açacakları ve idare mahkemelerinin görevine giren davalarda yetkili mahkeme, hakim veya savıcının görev yaptığı yerin idari yargı yetkisi yönünden bağlı olduğu bölge idare mahkemesine en yakın bölge idare mahkemesinin bulunduğu yer idare mahkemesidir.

  1. Taşınmaz mallara ilişkin davalarda yetki

İmar, kamulaştırma, yıkım, işgal, tahsis, ruhsat ve iskan gibi taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasında veya bunlara bağlı her türlü haklara veya kamu mallarına ilişkin idari davalarda yetkili mahkeme taşınmaz malların bulunduğu yer idare mahkemesidir.

Köy, belediye ve özel idareleri ilgilendiren mevzuatın uygulanmasına ilişkin davalarla sınır uyuşmazlıklarında yetkili mahkeme, mülki idari birimin, köy, belediye veya mahallenin bulunduğu yahut yeni bağlandığı yer idare mahkemesidir.

  1. Taşınır mallara ilişkin davalarda yetki

Taşınır mallara ilişkin davalarda yetkili mahkeme, taşınır malın bulunduğu yer idare mahkemesidir.

  1. Tam yargı davalarında yetki

İdari sözleşmelerden doğanlar dışında kalan tam yargı davalarında yetkili mahkemeler şunlardır;

  • Zararı doğuran idari uyuşmazlığı çözümlemeye yetkili idare mahkemesidir.
  • Zarar bayındırlık ve ulaştırma gibi bir hizmetten veya idarenin herhangi bir eyleminden doğmuş ise hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer idare mahkemesidir.

Diğer hallerde davacının ikametgâhının bulunduğu yer idare mahkemesidir.

  1. Vergi uyuşmazlıklarında yetki
  • Uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren, zam ve cezaları kesen dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesidir.
  • Gümrük kanununa göre alınması gereken vergilerle Vergi Usul Kanunu gereğince şikayet yoluyla vergi düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlerde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesidir.
  • Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanununun uygulanmasında, ödeme emrini düzenleyen dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesidir.
  • Diğer uyuşmazlıklarda dava konusu işlemi yapan dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesidir.

GÖREVSİZLİK VE YETKİSİZLİK HALLERİNDE YAPILACAK İŞLEMLER

Mahkeme, görevli olduğu kanısındaysa, tarafların ileri sürdüğü görevsizlik itirazını reddeder. Görevsiz olduğu sonucuna varırsa, görevsizlik kararı (görev ret kararı) verir.

Mahkeme iki türlü görevsizlik kararı verir:

  • İdari yargı yeri, davayı idari yargının görev alnı içinde görmezse, davanın görev yönünde reddine karar verir. Bu durumda yargı yeri dosyayı gönderme yoluna gitmez.
  • Ancak idare ve vergi mahkemeleri, idari yargının görev alanına giren bir davada, ilk durumda olduğu gibi, görevsizlik veya yetkisizlik nedeniyle davanın reddine karar verilirse, ilk durumdan farklı olarak dosyayı Danıştay’a veya görevli ve yetkili idare veya vergi mahkemesine gönderirler. Bundan sonra;
    • Görevsizlik nedeniyle gönderilen dosyalarda Danıştay, davayı görevi içinde görmezse dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesine karar verir.
    • Görevsizlik veya yetkisizlik nedeniyle dosyanın gönderildiği idare ve vergi mahkemesi, kendisini görevsiz veya yetkisiz gördüğü takdirde, söz konusu mahkeme ile ilk görevsizlik veya yetkisizlik kararını veren mahkeme aynı bölge idare mahkemesinin yargı çevresinde ise uyuşmazlık bölge idare mahkemesince (daireler), aksi halde Danıştay tarafından çözümlenir.

Danıştay ve bölge idare mahkemesince ilk derece yargılama aşamasında görev ve yetki uyuşmazlıkları ile ilgili olarak verilen kararlar kesindir. Ancak bu durum istinaf ve temyiz aşamasında görev ve yetki kurallarının artık incelenmeyeceği anlamına gelmez.

Yetkisizlik itirazının reddine ilişkin karar ancak esas kararla birlikte kanun yoluna götürülebilir. İdari yargının görev alanına giren durumlarda, mahkemelerce verilen görevsizlik ve yetkisizlik kararlarının tek başına istinaf ve temyize konu olması mümkün değildir.

2577 sayılı kanuna göre, çözümlenmesi Danıştay’ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Bu durumda görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir.

İDARİ YARGIDA SÜRELER

İdari yargılamada süreler, kural olarak kamu düzeni ile ilgilidir ve hak düşürücü niteliktedir. İdari yargı yeri, süreye ilişkin kuralları, taraflar ileri sürmese dahi kendiliğinden dikkate alır.

Dava sürelerinin geçirilmiş olduğu, yargılamanın hangi aşamasında anlaşılırsa anlaşılsın, süre yönünden dava ret kararı verilir.

İdari yargılamada süre konusunda medeni yargılamadan farklı olarak eski hale getirme müessesinin uygulanma olanağı yoktur.

Danıştay’a göre, yok hükmündeki işlemler hakkında açılan davanın süresinde olup olmadığı incelenmez.

DAVA SÜRELERİ

Genel Süreler; dava açma süresi özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı davalarda Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açma süresi her çeşit işlemlere yazılı bildirim tarihinden itibaren kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde altmış gündür.

Özel Süreler;

  • Ödeme emrine karşı vergi mahkemesinde 7 gün içerisinde
  • Kamulaştırma işlemlerine karşı idare mahkemesinde 30 gün içinde
  • Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce verilen idari para cezalarına karşı idare mahkemesinde 30 gün içinde
  • Çevre Kanununa göre verilen idari para cezalarına karşı idare mahkemesinde 30 gün içinde
  • TKHK uyarınca verilen idari yaptırım kararlarına karşı, idare mahkemesinde 30 gün içinde
  • SSGSK uyarınca SGK tarafından verilen idari para cezalarına 30 gün içinde
  • RTÜK’ün verdiği idari yaptırım kararlarına karşı idare mahkemesinde 15 gün içinde
  • Milli Eğitim Bakanlığı ve ÖSYM tarafından yapılan merkezi ve ortak sınavlara, bu sınavlara ilişkin iş ve işlemlere karşı 10 gün içinde

Dava açılmalıdır.

SÜRELERİN BAŞLAMASI

İdari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlar.

İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilanın tarihini, izleyen günden itibaren başlar. İlanı gereken düzenleyici işlemlere karşı açılan iptal davalarında dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Buna göre;

Dava düzenleyici işlemin Resmi Gazete’de yayımlandığı günü izleyen günden itibaren başlar.

Hak ve menfaatleri etkilenmek kaydıyla ilgililer, kendilerine birel işlemle uygulanmamış da olsa doğrudan düzenleyici işleme karşı iptal davası açabilirler.

Doğrudan düzenleyici işleme karşı iptal davası açılmamış dahi olsa, düzenleyici işlemlerin uygulanması üzerine, yalnızca düzenleyici işleme veya yalnızca uygulanan işleme yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler.

Askeri idari yargılamada da ilanı gereken düzenleyici ve genel tasarruflara karşı, ilan tarihini izleyen günden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde görüşülmekte olan bir dava nedeniyle idari işlemin dayanağını teşkil eden tüzüğün ilgili hükümlerinin kanuna aykırılığı görülür veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddiliği kanısına varılırsa mahkeme; tüzük hükümleri hakkında karar verilmek üzere dosyayı Danıştay Başkanlığı’na gönderir. Danıştay Dava Daireleri Kurulu’nun bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Danıştay işin kendisine gelişinden itibaren nihayet doksan gün içinde kararını verir. Bu sürede karar verilmezse AYİM kendi kanısına göre iddiayı çözümleyerek davayı yürütür.

Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlarlar.

Usulüne uygun tebligattan sonra aynı işlemin ikinci kez tebliğ edilmesi yeni bir dava açma süresi başlatmaz.

SÜRELERİN HESAPLANMASI

Süreler hesaplanırken idari işlemin ilgiliye tebliğ edildiği gün dikkate alınmaz. Tatil günleri süreler dâhildir. Şu kadar ki, sürenin son günü resmi tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar. Sürenin son günü idari izin gününe rastlarsa, sürenin uzaması söz konusu değildir.

SÜRELERİN DURMASI

  • İYUK madde 10 başvurusu
  • İYUK madde 11 başvurusu
  • Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna yapılan başvuru
  • Kamu Denetçiliği Kurumuna yapılan başvuru

Sürelerin durmasına yol açar. Burada, doğrudan TBMM’ye, doğrudan Cumhurbaşkanlığına, hiyerarşik üst olmayan makamlara, idari vesayet makamlarına yapılan başvuruların süreleri durdurmadığını da belirtmek gerekir.

  1. İlgililerin, Haklarında İdari Davaya Konu Olabilecek Bir İşlem ya da Eylemin Yapılması için İdari Makamlara Başvurması (İYUK madde 10 başvurusu)

İYUK 10. Maddesine göre yapılan başvurunun amacı, idareye, bir işlem ya da eylemi İLK KEZ YAPTIRMAK veya idareyi bir işlem ya da eylem yapması için harekete geçirmektir.  Zira 11. Maddeye göre yapılan başvuruda, daha önce idarece tesis edilmiş bir idari işleme karşı başvuru yolu düzenlemiştir.

Başvuru konusu idari işlem ya da eylemin, idari davaya konu olabilecek nitelikte, yani icrai bir işlem ya da eylem olması gereklidir.

Buna göre ilgililer:

Haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem ya da eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler.

İdarece, altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. Böylece, zımni ret işlemi ortaya çıkmış olur.

Bu süre hiçbir nedenle durmaz ya da kesilmez. Ayrıca ilgili, idareye tanınan bu cevap verme süresi dolmadan dava açarsa, açmış olduğu dava “vaktinden önce açılan dava” niteliğinde olduğu için yargı yeri tarafından reddedilir.

İlgililer, idare cevap vermezse, altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştay’da, idare ve vergi mahkemelerinde dava açabilirler.

Dava açma süresi içinde olumsuz cevap verilirse, dava açma süresi yeniden işlemeye başlar.

Dava açılmaması veya açılan davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, ilgililer, cevabın tebliğinden altmış gün içinde dava açabilir.

YETKİLİ İDARİ MAKAM BAŞVURUYA KENDİLİĞİNDEN, YAZILI, OLUMSUZ CEVAP VERİRSE, yeni bir dava hakkı doğar.

Dava süresi geçtikten sonra idarenin cevap vermemesi durumunda, dava açma hakkı hiçbir şekilde yeniden doğmaz.

Aynı konu ve kapsamda yeniden başvuru yapılması, idare bu ikinci başvuruyu ister zımnen ister yazılı olarak reddetsin, yeni bir dava hakkı kazandırmaz.

İdareye tanınan altmış günlük cevap verme süresi içinde, idarece verilen cevap kesin değilse ilgili iki hakka sahiptir. Buna göre ilgili, kesin olmayan cevabı istediğin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin olmayan cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak bu bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez.

  1. Üst Makamlara Başvurma (İYUK madde 11 başvurusu)
  2. maddeye göre yapılan başvurunun amacı, idareye ilk kez bir işlem yaptırmak iken; 11. Maddedeki başvurunun temel özelliği daha önce tesis edilmiş bir idari işleme karşı yapılıyor olmasıdır. Bu başvuru usulüne göre yapıldığı takdirde işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurur.

Bu başvurunun, dava açma süresini durdurduğunda, yoksa idari işlemin icrailiğine (yürütülmesine) bir engel oluşturmadığına da dikkat etmek gerekir. Esasen, kural olarak, dava açılması dahi idari işlemin yürütülmesini kendiliğinden durdurmaktadır.

Başvuru hiyerarşik makama yapılmalıdır. Üst makam sıfatını taşımadığı halde, Cumhurbaşkanlığına, TBMM’ye, Başbakanlığa veya idari vesayet makamlarına yapılan başvurular dava açma süresini durdurmaz.

Altmış gün içinde idare tarafından bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.

İYUK 10. Maddeye göre yapılan başvurudan farklı olarak, dava süresinin geçmesinden sonra idarece verilecek cevap dahi ilgiliye yeni bir dava hakkı kazandırmaz.

İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.

Üst makamlara başvuru bir defaya mahsustur.

İvedi yargılama ile merkezi ve ortak sınavlara açılan davalarda İYUK 11. Madde hükümleri uygulanmaz.

  1. Bilgi Edinme Kapsamında Yapılan Başvuru

4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 11-13. Maddelerine göre; kurum ve kuruluşlar, ilgililerin başvuru üzer4ine istenen bilgi veya belgeye erişimi kural olarak on beş iş günü içinde sağlarlar.

Bilgi edinme istemi reddedilen başvuru sahibi, yargı yoluna başvurmadan önce kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna itiraz edebilir.

Kurula itiraz, başvuru sahibinin idari yargıya başvurma süresini durdurur.

SÜRELERİN KESİLMESİ

A.GÖREVİ OLMAYAN YARGI YERLERİNE BAŞVURMA

İYUK 9. Maddesine göre, çözümlenmesi Danıştay’ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerinde açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz günlük süre, ilk dava ile ilgilendirilmeyen ek dava açma süresi niteliğindedir.

Görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra yukarıda belirtilen otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabilir.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevine giren uyuşmazlıklarda, askeri, idari ve adli yargı mercilerine açılan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların ve bunlara karşı kanun yolları varsa süresi içinde olmak şartıyla bu yollara başvurulması üzerine, verilen kararların tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne dava açabilir.

B.DİLEKÇELERİN REDDİ KARARINDAN SONRAKİ EK SÜRE

İYUK 15. Maddesi gereğince, dava dilekçesinin otuz gün içinde 3. Ve 5. Maddelere uygun şekilde yeniden düzenlemek veya noksanlıkları tamamlanmak yahut ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine karar verilir. Bu kararlardan sonra tanınan otuz günlük süre, ek süre niteliğindedir.

C.İDARİ İŞLEM NEDENİYLE İPTAL VE TAM YARGI DAVASININ BİRLİKTE AÇILMASI DURUMUNDA TAM YARGI DAVASININ SÜRESİNİN İŞLEMEMESİ

İYUK 13. Maddesine göre; “ilgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler.

İlk önce iptal davası açılmışsa, idari işleme karşı açılacak tam yargı davasının süresi işlememekte, bir süre içinde kesilmekte; yani, iptal davasının sonucuna bırakılmalıdır.

TAM YARGI DAVALARINDA SÜRE

A.İDARİ İŞLEMDEN DOĞAN TAM YARGI DAVASINDA SÜRE (İYUK MD. 12)

İlgililer yalnızca tam yargı davası ya da iptal ve tam yargı davalarını birlikte veya ayrı ayrı açabilirler.

1.Doğrudan Doğruya Tam yargı Davası Açılması

İstemle bağlı olan yargı yeri, davanın bu şekilde açılmış olması durumunda kesinlikle idari işlemin iptaline karar veremez. Yine yargı yeri, fedakârlığın denkleştirilmesi esasına uygun olarak, idare kusursuz olarak sorumlu olduğundan, işlem hukuka uygun dahi olsa zararın tazminine karar verir. Bu şekilde açılan tam yargı davası, genel dava açma süresi içinde açılmalıdır.

2.Tam Yargı ve İptal Davalarının Birlikte Açılması

İlgililer, haklarını ihlal eden bir idari işleme karşı iptal ve tam yargı davalarını aynı dilekçede birlikte açabilirler.

3.İptal Davası Açıldıktan Sonra Tam Yargı Davası Açılması

Zarar doğurucu bir idari işlem hakkında önce iptal davası açılması durumunda, daha sonra tam yargı davası açılabilmesi için idari işlemin iptal edilmiş olması (iptal davasının kabul edilmiş olması) gerekmez.

İptal davasının, süresi geçirildikten sonra açılması durumunda, daha sonra açılan tam yargı davası da süre yönünden reddedilir. Bu şekilde açılan davalarda, tam yargı davası açma süresinin yeni ve ek bir süre olduğu da dikkatten kaçmamalıdır.

İlgililer, tam yargı davasını, iptal davası devam ederken her aşamada açabilirler.

B.İDARİ EYLEMDEN DOĞAN TAM YARGI DAVASINDA SÜRE (İYUK. MD. 13)

Zarar doğuran bir idari eylem, idari bir işleme dayanmıyorsa bu idari eylem nedeniyle tam yargı davası açılabilmesi için idareye başvuru yapılması gereklidir. İYUK 13. Maddesine göre, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir.

Salt eylemlerden doğan tam yargı davalarında İYUK madde 13 uygulanır. İdari işlemlerden doğan tam yargı davalarında ise İYUK madde 13 değil, İYUK medde 12 uygulanır.

Ön karar alınmasının zorunlu olmadığı tam yargı davalarını şu şekilde belirtebiliriz;

a.12. madde gereğince, idari işlemden zarara uğrayan kişinin, idari işlemin iptalini istemeden doğrudan doğruya tam yargı davası açması durumunda

b.12. madde gereğince, idari işlemin iptali ile aynı işlemden doğan zararın giderilmesi amacıyla tam yargı davasının birlikte açılması durumunda

c.12. madde gereğince, idari işlemin iptali davasının açılmasından sonra, iptal hükmünün kesinleşmesinden sonra aynı işlemden doğan zararın giderilmesi amacıyla tam yargı davası açılması durumunda

d.13. maddenin 2. Fıkrası gereğince, idari bir davanın, adli veya askeri yargı yerince açılması sonucunda verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra idare mahkemesinde açılması durumunda

* Salt menfaat ihlal eden idari işlem söz konusuysa sadece iptal davası açılabilir. Menfaat ihlali, parasal etki içermeyen her türlü hukuksal etkidir.

* Bir idari işlem menfaat ihlali ile birlikte aynı zamanda hak ihlaline (negatif parasal etki) yol açarsa, hem iptal davası hem de tam yargı davası açılabilir.

* Hak ihlali idari bir eylemden kaynaklanırsa sadece tam yargı davası açılabilir.

İDARİ YARGIDA ÖZEL DURUMLAR

İDARİ DAVALARDA İSPAT VER KANITLARIN TESPİTİ

Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yaparlar.

İstenen bilgi ve belgeler Devletin güvenliğinde veya yüksek menfaatlerine veya Devletin güvenliği ve yüksek menfaatleriyle birlikte yabancı devletlere de ilişkin ise Başbakan veya ilgili bakan, gerekçesini bildirmek suretiyle söz konusu bilge ve belgeleri vermeyebilir.

İdari yargılama yönteminde yemine başvurulmaz ve tanık dinlenmez. (istisnaları mevcut)

Kanıt tespiti bir dilekçe ile istenir. Dilekçeyi alan yargı yeri, duruma göre istemi kabul eder veya reddeder. Bu kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz. Tarafların, tebliği edilen kanıt tespitine ilişkin tutanağa itiraz hakları vardır. Ancak itiraz üzerine verilen kararlar kesindir.

YARGI YERİ BELİRLENMESİ (MERCİ TAYİNİ)

Uyuşmazlığın aynı yargı çevresindeki mahkeme veya mahkemeler arasında çıkması halinde, o yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine; sair hallerde Danıştay’da gönderilir. Danıştay ve bölge idare mahkemesinin bu konuda vereceği kararlar kesindir.

BAĞLANTILI DAVALAR

Aynı maddi veya hukuksal nedenden doğan ya da biri hakkında verilecek hüküm, diğerini etkileyecek nitelikte olan davalar bağlantılı davalardır.

Koşulları;

  • Davaların maddi veya hukuksal nedenlerinin aynı olması
  • Davalardan biri hakkında verilecek hükmün, diğerlerini etkileyecek nitelikte olması
  • Davaların tümünün idari yargı organlarının görev alanına girmesi
  • Davaların tümünün yargılamanın aynı aşamasında bulunması; yalnızca ilk derece mahkemeler arasındaki davaların birleştirebileceğine de dikkat etmek gerekir.

Davalarda bağlantının varlığına taraflardan birinin isteği üzerine veya doğrudan doğruya mahkemece karar verilir.

Bağlantılı davalardan birinin Danıştay’da bulunması halinde dava dosyası Danıştay’a gönderilir. Bağlantılı davalar, değişik bölge idare mahkemesinin yargı çevrelerindeki mahkemelerde bulunduğu takdirde dosyalar Danıştay’a gönderilir. Bağlantılı davalar aynı bölge idare mahkemesinin yargı çevresindeki mahkemelerde bulunduğu takdirde, ikinci durumda olduğu gibi, bağlantı hakkında karar verilmesi ve yetkili mahkemenin belirlenmesi için dosyalar o yer bölge idare mahkemesine gönderilir.

Bağlantı İsteminin İlk Derece Yargı yerince Kabul Edilmemesi Kararına İtiraz

Bağlantı iddiaları mahkemelerce kabul edilmediği takdirde, bu hususta verilen arar kararı taraflara tebliğ edilir. Taraflar, tebliğ tarihini izleyen on beş gün içinde aynı yargı çevresindeki mahkemeler için o yer bölge idare mahkemesine, yukarıdaki diğer durumlarla ilgili davalar için Danıştay’a başvuruda bulunabilirler. Bölge idare mahkemesi ve Danıştay kararları kesindir.

ÜÇÜNCÜ KİŞİLERİN İDARİ DAVALARDA YER ALMASI

DAVAYA KATILMA

Dava sonunda verilecek hükümden etkilenecek olan üçüncü kişiye, kendi yararını koruması için taraflar yanında davaya katılması olanağı tanınmıştır. Üçüncü kişi, davaya katılmakla taraf sıfatını kazanmaz.

Koşulları;

  • Görülmekte olan derdest bir davanın olması gerekir.
  • Tahkikat sona ermemiş olmalıdır.

Danıştay, kanun yolları aşamasında katılma istemini kabul etmemekte; ancak ilk derece mahkemesi kararında katılma isteminin reddine ilişkin bir hüküm bulunması durumunda, katılma isteminde bulunanın bu hüküm yönünden kararı temyiz edebileceği ve ayrıca temyiz aşamasında da katılma isteminde bulunabileceğini kabul etmektedir.

  • Davaya katılmak isteyen kişinin davanın tarafı olmaması gerekir.
  • Katılan, taraf ve dava ehliyetine sahip olmalıdır.
  • Katılanın, davaya katılmasında hukuksal yararı bulunmalıdır.
  • Katılan Türkiye’de mutat meskeni olmayan Türk vatandaşı ise bir teminat göstermesi gerekir.

Sonuçları;

Katılma siteminin kabulü durumunda katılan, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edilebilir. Katılan yanında kaldığı tarafın işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her usul işlemlerini yapabilir. Katılan, davada taraf değildir. Katılan tarafın yardımcısı olup, yanında katıldığı tarafla birlikte hareket eder.

Katılan asıl tarafın yararına aykırı işlemler yapamaz. Dava konusu üzerinde maddi hukuka ilişkin bazı işlemleri, katılan tek başına yapamaz.

Katılan, yanında katıldığı taraf haksız çıkarsa, yalnızca katılma giderinden sorumlu tutulur, aksi halde bu giderler diğer tarafa yükletilir.

DAVANIN İHBARI

Koşulları;

  • Derdest dava mevcut olmalı
  • Davanın ihbarı, tahkikat sonuçlanıncaya kadar mümkündür.
  • İhbar yapılacak kişinin davanın tarafı olmayan (üçüncü) bir kişi olması gerekir.
  • İhbarda bulunan tarafın, davasında haksız çıkması durumunda ya kendisinin üçüncü bir kişiye rücu hakkı bulunmalıdır ya da üçüncü kişinin kendisine rücu hakkı bulunmalıdır.

İdari yargıda davanın ihbarı tarafların görüşü alınmaksızın yargıç tarafından kendiliğinden yapılır. Davanın ihbarı nedeniyle yargılama bir başka güne bırakılamaz ve ihbarın tevali etmesi gibi zorunlu olan durumlar dışında süre verilemez.

DAVAYA SON VEREN TARAF İŞLEMLERİ

DAVADAN FERAGAT

Feragat, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat kayıtsız ve koşulsuz olmalıdır. Kısmen feragatte, feragat edilen kısmın, dilekçede ya da tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir. Feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Feragat, kesin hüküm gibi hukuksal sonuç doğurur.

Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri davalardan bile feragat mümkündür. İdari yargılamada, temyizden feragat etmenin doğuracağı hukuksal sonuç tartışmalıdır.

KABUL

Davacının istem sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Kabul ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur.

İYUK madde 31’e göre, İYUK’da hüküm bulunmayan ve bu kanunla göndermede bulunulan durumlarda HMK hükümleri uygulanır.

İVEDİ YARGILAMA

6545 sayılı kanunla yapılan değişiklik, ivedi yargılamaya tabi olan davalarda şu hükümleri kabul etmiştir;

  • Dava açma süresi otuz gündür.
  • 2577 sayılı kanunun 11. Maddesi hükümleri uygulanmaz.
  • Yedi gün içinde ilk inceleme yapılır ve dava dilekçesi ile ekleri tebliğe çıkarılır. Genel idari yargıda on beş gün olan ilk inceleme süresi yedi güne indirilmiştir.
  • Savunma süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren on beş gün olup, bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla on beş gün uzatılabilir. Savunmanın verilmesi veya savunma verme süresinin geçmesiyle dosya tekemmül etmiş sayılır.
  • Yürütmenin durdurulması istemine ilişkin olarak verilecek kararlara itiraz edilemez.
  • Bu davalar dosyanın tekemmülünden itibaren en geç bir ay içinde karar bağlanır. Ara kararı verilmesi, keşif, bilirkişi incelemesi ya da duruşma yapılması gibi işlemler ivedilikle sonuçlandırılır.
  • Verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. Genel idari yargıdaki otuz günlük temyiz süresi bu davalar için on beş düne indirilmiştir. Yine doğrudan temyiz yolu öngörüldüğü için ivedi yargılamaya tabi davalarda verilen kararlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz.
  • Temyiz dilekçeleri üç gün içinde incelenir ve tebliğe çıkarılır.
  • Temyiz dilekçelerine cevap verme süresi on beş gündür. Genel idari yargılamada otuz gün olan temyiz dilekçesine cevap verme süresi on beş güne indirilmiştir.
  • Danıştay evrak üzerinden yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi, yeterli görürse veya temyiz sadece hukuksal noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi halde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar veriri. Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hallerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri gönderir. Temyiz üzerine verilen kararlar kesindir.
  • Temyiz istemi en geç iki ay içinde karara bağlanır. Karar en geç bir ay içinde tebliğe çıkarılır.

İVEDİ YARGILAMA USULÜ AŞAĞIDA SAYILAN İŞLEMLERDEN DOĞAN UYUŞMAZLIKLAR HAKKINDA UYGULANIR;

  • İhaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemleri
  • Acele kamulaştırma işlemeleri
  • Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları
  • Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca yapılan satış, tahsis ve kiralama işlemleri
  • Çevre Kanunu uyarınca, idari yaptırım kararları hariç çevresel etki değerlendirmesi sonucu alınan kararlar
  • Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca alınan Bakanlar Kurulu kararları

MERKEZİ VE ORTAK SINAVLARA İLİŞKİN YARGILAMA USULÜ (ÇOK İVEDİ YARGILAMA)

  • Dava açma süresi 10 gündür.
  • 2577 sayılı kanunun 11. Maddesi hükümleri uygulanmaz.
  • Yedi gün içinde ilk inceleme yapılır ve dava dilekçesi ve ekleri tebliğe çıkarılır.
  • Savunma süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren üç gün olup, bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla üç gün uzatılabilir. Savunmanın verilmesi veya savunma verme süresinin geçmesiyle dosya tekemmül etmiş sayılır.
  • Yürütmenin durdurulması istemine ilişkin olarak verilecek kararlara itiraz edilemez.
  • Bu davalar dosyanın tekemmülden itibaren en geç on beş gün içinde karar bağlanır. Ara kararı verilmesi, kesif, bilirkişi incelemesi ya da duruşma yapılması gibi işlemler ivedilikle sonuçlandırılır.
  • Verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
  • Temyiz dilekçeleri üç gün içinde incelenir ve tebliğe çıkarılır.
  • Temyiz dilekçelerine cevap süresi beş gündür.
  • Danıştay evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuksal noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi halde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir. Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hallerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri gönderir. Temyiz üzerine verilen kararlar kesindir.
  • Temyiz istemi en geç on beş gün içinde karara bağlanır. Karar en geç yedi gün içinde tebliğe çıkarılır.

İDARİ YARGIDA KANUN YOLLARI

(KARARLARA KARŞI BAŞVURU YOLLARI)

Kanun gereği verildiği anda kesin olan bir karar, üst yargı yerince esastan incelenemez, yani kanun yoluna tabi olmaz.

Kanun yolları iki amaca yöneliktir; biri, yargısal bir kararın bir üst mahkemede incelettirerek hukuka uygunluğunun veya aykırılığının saptanmasını sağlamak, diğeri ise henüz kesinleşmemiş nihai kararların kesin hüküm haline gelmesini inceleme sonuna kadar durdurmaktır. Başka bir deyişle kanun yoluna başvurma, hükmün kesinleşmesini engeller.

TÜRLERİ

Olağan kanun yolları, kesinleşmemiş yargısal kararlara karşı başvurulan ve onların kesinleşmesine engel olan kanun yollarıdır.

2014 yılı 6545 sayılı kanunla (5. Yargı paketi) idari yargıda kanun yolları konusunda köklü değişiklikler getirmiştir; itiraz kanun yolu kaldırılmış istinaf kanun yolu kabul edilmiştir, bölge idare mahkemeleri kanun yolu olarak itiraz yeri olmaktan çıkarılmış, istinaf merciine dönüştürülmüştür. Kararın düzeltilmesi kanun yolu kaldırılmıştır.

Olağanüstü kanun yolları, kesinleşmiş yargısal kararlara karşı başvurulan kanun yollarıdır. Kural olarak kararın yerine getirilmesine engel oluşturmazlar.

İlk incelemede verilen;

  • İdari yargının görevli olduğu konularda, görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine ilişkin kararlara
  • Dava dilekçesinde davanın, hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması durumunda, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasıma tebliğine ilişkin kararlara
  • Dilekçenin reddine ilişkin kararlara

Karşı istinaf veya temyiz yollarına başvurulamaz.

KANUN YOLLARI DIŞINDA DİĞER BAŞVURU YOLLARI

Kararın Açıklanması veya Ayrılıkların Giderilmesi ve Yanlışlıkların Düzeltilmesi Yolları

Açıklama ve Aykırılıkların Giderilmesi; açıklama istemi kararı evren mahkemeye dilekçeyle yapılır. Kararın açıklanması veya aykırılığın giderilmesi hakkındaki mahkeme kararları nihai karar olmadıklarından temyiz edilemediği halde, mahkeme bu karar ile hükmü değiştirmiş veya yeni bir hüküm vermişse, o takdirde temyiz edilebilir.

Kararın yerine getirilmesini durdurmaz.

Yanlışlıkların Düzeltilmesi; kararlarda iki tarafın adı ve soyadı, sıfatı, iddiaları sonucuna ilişkin yanlışlıklar ile hüküm fıkrasındaki hesap yanlışlıklarının düzeltilmesi istenebilir. Söz konusu olan yanlışlıklar tamamen maddi yanlışlıklardır. Hukuksal yanlışlıklar kanun yollarının konusudur.

KANUN YOLU NİTELİĞİ TAŞIMAYAN ÖZEL İTİRAZ YOLLARI

Kanun yolu olarak itiraz kaldırılmıştır. İdari yargılama hukukunda itiraz, farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Buna göre;

  • Yürütmenin durdurulması kararına karşı itiraz
  • Bağlantılı davalara ilişkin yargı yeri tarafından verilen kararlara karşı da ayrı ve özel bir itiraz yolu öngörülmüştür.
  • Mahalli idarelerin organlık sıfatının kaybedilmesine ilişkin kararlara karşı da özel bir itiraz yolu düzenlenmiştir.

OLAĞAN KANUN YOLLARI

İSTİNAF

  • İstinaf başvurusu hükmün kesinleşmesini engeller
  • Temyiz yolundan önce başvurulabilen, ikinci derece kanun yoludur.
  • İstinaf incelemesinde kural, ilk derece mahkemesince verilen kararda tespit edilen maddi veya hukuksal eksikliklerin, istinaf mercii tarafından tamamlanarak kural olarak son (nihai) kararın da istinaf mercii tarafından verilmesidir.
  • İstinafın temel özelliği olaya ve hukuka uygunluk denetimi olmasıdır. Oysa temyiz hukuka uygunluk denetimidir.
  • İstinaf somut olay adaletinin sağlanmasını amaçlar, temyiz ise hukuk birliğinin sağlanmasını amaçlar.

İstinaf başvurusu, idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine yapılır.

İSTİNAFA KONU OLMAYAN KARARLAR

  1. İdare ve vergi mahkemelerinin konusu beş bin Türk Lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz.
  2. İvedi yargılama usulüne tabi davalarda, doğrudan temyiz yoluna gidilmesi öngörüldüğünden istinaf yoluna başvurulamaz.
  3. İdari dava görülürken verilen;
  • İdari davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması durumunda, bu konudaki tespit ve gerçek hasma tebliğ kararı
  • İdari yargı içinde ilk derece yargı yerleri tarafından verilen görevsizlik ve yetkisizlik kararları
  • Dava dilekçesinin İYUK 3. Ve 5. Maddelerine aykırı bulunması nedeniyle verilen dilekçe ret kararları,

İstinaf konusu yapılamaz.

Gerçek hasma tebliğ, idari yargı içinde görevsizlik ve yetkisizlik ve dilekçe ret kararlarına karşı temyiz yol da kapalıdır.

  1. Yine nihai (son) karardan önce verilen ve nihai karara temel oluşturan ara kararlara karşı da tek başına istinaf yoluna başvurulamaz. Bu kararlara karşı nihai kararla birlikte istinaf yoluna başvurulabilir.
  2. Otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir.

İSTİNAF İNCELEMESİ ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

A.Dilekçe kendisine gelen bölge idare mahkemesi yaptığı inceleme sonunda ilk derce mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar verir. Karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı verir. İlk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmazsa istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Bu halde bölge idare mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir karar verir.

Bölge idare mahkemesinin, temyiz yolu açık olanlar dışında, istinaf incelemesi sonucunda verdiği kararlar kesindir.

B.İstinaf incelemesi sonunda bölge idare mahkemesi ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulursa ya da davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme tarafından bakıldığını saptarsa ya da reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakıldığını saptarsa istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye gönderir. Bölge idare mahkemesinin bu kararları kesindir.

İstinaf başvurusuna konu edilen kararı veren ya da karara katılan hakim, aynı davanın istinaf yoluyla bölge idare mahkemesince incelemesinde bulunamaz.

TEMYİZ

Bölge idare mahkemesinin temyiz yolu açık olan belli kararları ile ivedi yargılama yöntemiyle görülen davalarda verilen idare ve vergi mahkemesi kararlarının temyiz yeri Danıştay ilgili dava dairesi, idari dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalarda verdiği kararların temyiz yeri ise konusuna göre idari veya vergi dava daireleri kuruludur.

İdari yargılamada temyiz, istem üzerine yapılır, Danıştay kendiliğinden temyiz incelemesinde bulunamaz.

Temyiz yoluna tabi olan kararlar;

  • İlk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı davalarda Danıştay dava daireleri tarafından verilen nihai kararlar
  • İdare ve vergi mahkemelerinin ivedi yargılama yöntemi ile gördüğü davalarda vermiş olduğu kararlar
  • Bölge idare mahkemelerinin İYUK madde 46’da belirtilen davalar sonunda vermiş olduğu kararlar

İstinaf incelemesinden sonra, temyiz yoluna tabi olan davalar şunlardır;

  • Düzenleyici işlemlere karşı açılan iptal davaları
  • Konusu yüz bin Türk lirasını aşan vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan davalar
  • Belli bir meslekten, kamu görevinden veya öğrencilik statüsünden çıkarılma sonucunu doğuran işlemlere karşı açılan iptal davaları
  • Müşterek kararnameyle yapılan atama, naklen atama ve görevden alma işlemleri
  • İmar planları, parselasyon işlemlerinden kaynaklanan davalar
  • Maden, taşocakları, orman, jeotermal kaynaklar ve doğal mineralli sular ile ilgili mevzuatın uygulanmasına ilişkin işlemlere karşı açılan davalar

Dilekçe, esas kararı veren Danıştay dairesine ya da bölge idare mahkemesine verilir. Bu merciler temyiz dilekçesini inceler ve inceleme sonunda, eksikliğe göre;

  • Temyiz isteminde bulunulmamış sayılması
  • Temyiz edilmemiş sayılması
  • Temyiz isteminde bulunulmamış sayılması

Kararlarını verir.

TEMYİZ EDİLEMEYECEK KARARLAR

  • Bölge idare mahkemeleri ile vergi mahkemelerinin sadece istinaf yolu açık kararları temyiz edilemez.
  • Bölge idare mahkemesinin İYUK madde 46’da sayılan davalarda verdiği kararlar hariç, kararları kesindir. Bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamaz.

TEMYİZ SÜRESİ

Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin İYUK madde 46’da sayılan davalar hakkında verdikleri kararlara karşı, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde; ivedi yargılama yöntemiyle görülen davalarda verilen kararlara karşı, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde; temyiz dilekçesinin incelenmesi üzerine verilen kararın temyiz edilmemiş sayılmasına, temyiz isteminin reddine ve temyiz isteminde bulunulmamış sayılması kararlarına tebliğ tarihini izleyen günden itibaren yedi gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.

Temyiz istemleri Danıştay Başkanlığına hitaben yazılmış dilekçeler ile yapılır. Temyiz dilekçeleri, temyiz merciine gönderilmeden önce, öncelikle kararı veren yargı yeri tarafından çeşitli yönlerden incelenir.

İlgili merciin kararlarına, yani temyiz isteminde bulunulmamış sayılmasına, kararın temyiz edilmemiş sayılmasına ve temyiz isteminin reddine ilişkin kararlara karşı, tebliğ tarihini izleyen günden itibaren yedi gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. Karşı taraf tebliğ tarihini izleyen otuz gün içinde cevap verebilir.

Temyiz incelemesi kural olarak evrak üzerinden yapılır, ancak temyiz yeri kendiliğinden duruşmaya karar verebileceği gibi, tarafların istemi üzerine de duruşma yapılması mümkündür. Danıştay dava dairesi, Danıştay Dava Daireleri Kurulu’na karşı direnme kararı veremez. Danıştay’da temyiz incelemesi tarafların ileri sürdükleri temyiz nedenleriyle sınırlı değildir.

İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar, kamu düzeni ile ilgili aykırılıkla hariç, temyiz yolunda ileri sürülemez. İYUK, temyiz nedenlerini sınırlı olarak göstermiş ve üç başlıkta toplamıştır. Bunlar;

  • Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması
  • Hukuka aykırı karar verilmesi
  • Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunmasıdır.

Temyiz incelemesi sonucunda Danıştay, kararı hukuka uygun bulursa onar. Kararın sonucu hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik bulursa, kararı gerekçesini değiştirerek onar. Kararda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onar.

TEMYİZDEN VAZGEÇME

Mahkeme veya ilk derce mahkemesi olarak Danıştay dava dairesince dava hakkında nihai karar verilmeden, başka bir deyişle temyiz hakkı doğmadan temyizden vazgeçilemez. Nihai karar verildikten sonra taraflar, temyiz yoluna başvurmadan temyiz etme hakkından vazgeçerek kararın biran önce kesinleşmesini sağlayabilecekleri gibi, temyiz yoluna başvurduktan sonra da temyiz mercii tarafından temyiz istemi hakkında bir karar verilinceye kadar yine temyiz isteminden vazgeçebilirler.

İSTİNAF VEYA TEMYİZ YOLLARINDA YÜRÜTMENİN DURDURULMASI

İstinaf veya temyiz yollarına başvurulmuş olması, hâkim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz. Ancak bu kararların teminat karşılığında yürütülmesinin durdurulmasına temyiz istemini incelemeye yetkili Danıştay dava dairesi, kurulu veya istinaf başvurusunu incelemeye yetkili bölge idare mahkemesince karar verilebilir. Burada söz konusu olan İYUK madde 27’deki idari işlemin durdurulması değil, mahkeme tarafından verilen kararın infazının durdurulmasıdır. Temyize başvurulması, kararın yerine getirilmesini kendiliğinden durdurmaz. Ancak temyizi incelemeye yetkili Danıştay dava dairesi veya kurulları tarafından teminat karşılığında kararın yürütülmesinin durdurulmasına karar verilebilir. Adli yardımdan yararlananlar ile idareden teminat alınmaz.

OLAĞANÜSTÜ KANUN YOLLARI

KANUN YARARINA TEMYİZ

Kanun yararına temyiz, kesinleşmiş kararlara karşı bir başvuru yolu olduğu için bir olağanüstü kanun yoludur. İdare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir. Kanun yararına temyiz başvurusu münhasıran Danıştay Başsavcısına tanınmış bir haktır. Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, Danıştay ilgili dava dairesince kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı, daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuksal sonuçlarını kaldırmaz.

Bozma kararı taraflar aleyhine bir sonuç doğurmaz. Çünkü bozma “kanun yararına” yapılmıştır. Bu bozma ile kararı bozulan mahkeme bir çeşit uyarılmış, dikkati çekilmiş olur.

Kanun yararına bozma herhangi bir süreye tabi değildir. Beraberinde yürütmenin durdurulması istenemez.

YARGILANMANIN YENİLENMESİ

Yargılanmanın yenilenmesi, kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş kararlara karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yoludur.

Koşulları;

  • İlk koşulu, hakkında yargılanmanın yenilenmesi istenecek kararın, kesin bir karar olmasıdır. Karar karşı yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilmek için karar aleyhine başvurulacak kanun yolu kalmamış olmalıdır. Danıştay’ın temyiz aşamasında, işin esasına girmeden verdiği kararlara karşı da yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez. Yargılanmanın yenilenmesi isteklerini esas kararı vermiş olan ilk derece mahkemesi karara bağlayacaktır.
  • Kanunda sayılan nedenlerden birinin oluşması gerekir.
  • Yargılanmanın yenilenmesi süresi, kural olarak altmış gündür. Ancak tarafları, konusu ve nedeni aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir kararın verilmesine neden olabilecek yasal bir dayanak yokken, aynı mahkeme yahut başka bir mahkeme tarafından önceki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunması nedeni için on yıl; sonuncu neden için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıldır. Bu süreler, dayanılan nedenin istemde bulunan yönünden gerçekleştiği tarihi izleyen günden başlatılarak hesaplanır.

Yargılanmanın yenilenmesi istemini esas kararı veren mahkeme inceler. Taraflar, aynı sebebe dayanmamak koşuluyla, birden çok yargılanmanın yenilenmesi talebinde bulunabilirler.

Yargılanmanın yenilenmesi sonucunda yeni bir karar verilirse, yani eski karar kısmen ya da tamamen değiştirilirse, bu karara karşı kanun yolu açıktır.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİNDE KANUN YOLLARI

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin kararları için olağan kanun yolu, kararın düzeltilmesidir.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KARARLARI İÇİN GENEL (SİVİL) İDARİ YARGIDA ÖNGÖRÜLEN OLAĞAN KANUN YOLU TEMYİZ KABUL EDİLMEMİŞTİR.

Askeri idari yargıda olağan kanun yolu kararın düzeltilmesidir. Daireler ile Daireler Kurulu’nda verilen kararlar hakkında bir defaya özgü olmak üzere, ilamın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içinde kararın düzeltilmesi yoluna başvurulabilir. Düzeltme üzerine verilen kararlar kesindir. Askeri yargıda, olağanüstü kanun yolu ise genel idari yargıda olduğu gibi yargılamanın yenilenmesidir. Daireler ile Daireler Kurulu’nda verilen kesinleşmiş nihai kararlar hakkında, yargılamanın yenilenmesi (iadesi) istenebilir. Yargılanmanın yenilenmesinde, HMK’nın süreye ait hükümleri kıyas yolu ile uygulanır.

İDARENİNİN YARGI DIŞI DENETİMİ

Yargı dışı denetim yolları idari, siyasal ve kamuoyu denetimi olarak üçe ayrılır.

A.İDARİ DENETİM

Genel dairi denetim, aynı kamu tüzel kişiliği içinde yer alan iki merciden birinin diğerinin işlem ya da eylemini denetlemesi biçiminde ise hiyerarşi (iç denetim) denetimi; bir kamu tüzel kişisi ya da organının yapmış olduğu bir işlem ya da eylemin bir başka kamu tüzel kişisi ya da organı tarafından denetlenmesi biçiminde ise idari vesayet (dış denetim) denetimidir.

Özel idari denetim; Cumhurbaşkanı adına denetim (Devlet Denetleme Kurulu) ve Meclis adına denetim (Sayıştay) olarak ikiye ayrılır.

  • Cumhurbaşkanı Adına Denetim: Devlet Denetleme Kurulu

Devlet Denetleme Kurulu’nun görevi, Cumhurbaşkanının isteği üzerine; her türlü inceleme, araştırma ve denetleme yapmaktır.

Devlet Denetleme Kurulu kendiliğinden (re’sen) harekete geçen bir denetim örgütü değildir. Kurul’un harekete geçebilmesi için Cumhurbaşkanının istemde bulunması gerekir.

Silahlı kuvvetler ve yargı organları Devlet Denetleme Kurulu’nun görev alanı dışındadır. Ancak yasada açıkça sayılmasa bile yasama organı da kurulun denetim alanı dışındadır. Devlet Denetleme Kurulu Silahlı Kuvvetler hariç, bütün idare örgütü üzerinde denetleme yetkisine sahip olduğu gibi kamuya yararlı dernekler ve vakıflar gibi özel hukuk tüzel kişileri üzerinde de denetleme yetkisine sahiptir.

  • Meclis Adına Denetim: Sayıştay

Tüm kamu kaynaklarının denetim altına alınması amacına yönelik olarak 6085 sayılı yeni Sayıştay kanunun kabul edilmesiyle Sayıştay’ın denetim alanı oldukça genişlemiştir.

Anayasa Mahkemesi, Sayıştay’ın mahkeme niteliği taşımadığı, kendine özgü Anayasal bir kuruluş olduğu ve bu nedenle itiraz yoluyla bir norma karşı başvuru yetkisinin olmadığı kararını değiştirmiştir. Anayasa Mahkemesi, artık Sayıştay’ı somut norm denetimine başvurabilecek “mahkeme”; gördüğü uyuşmazlıkları da “dava” niteliğinde kabul ederek Sayıştaty2ın itiraz başvurusunu kabul etmiştir.

Danıştay ve Sayıştay kararları arasındaki uyuşmazlıklarda Danıştay kararları esas alınır.

Sayıştay ilamları kesinleştikten sonra doksan gün içinde yerine getirilir.

Sayıştay dairelerince verilen ilamlar Sayıştay Temyiz Kurulu’nda temyiz olunur. Temyiz kurulunca verilen kararlar kesindir. Temyiz süresi, ilamın ilgiliye tebliğinden itibaren altmış gündür.

Temyiz kurulu kararları hakkında ilgililer, yazılı bildirim tarihinden itibaren on beş gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere karar düzeltilmesi isteminde bulunabilirler.

Sayıştay’da ilgililer ya da doğrudan Sayıştay dairelerince yargılamanın yenilenmesi istenebilir. Yargılanmanın yenilenmesi isteminde bulunma süresi ilamın tebliği tarihinden itibaren beş yıldır.

B.SİYASİ DENETİM

1.Hükümetin TBMM Tarafından Denetlenmesi

2.Dilekçe Hakkı

C.KAMUOYU DENETİMİ

D.KAMU DENETÇİLİĞİ (OMBUDSMANLIK)

Kaynak gösterilmeden yazılardan alıntı yapılmaması ve bir kısmını yada tamamının kullanılmaması gerekir.

Aykırı hareket edenler hakkında her türlü başvuru, talep, dava ve şikâyet hakkım saklıdır.

E-posta: avyagizgundogdu@gmail.com

2 Comments Kendi yorumunu ekle

  1. MEHMET ALI GOLCUKLU dedi ki:

    Emek, zaman, beyin gucu harcayarak meydana getirdigin bu eseri bila bedel bizlere tahsis ettigin icin tesekkur ederim. Inaniyorum ki bu hizmet senin zekatin olacaktir. Alnindan opuyorum. Av. Mehmet Ali GOLCUKLU

    Liked by 1 kişi

    1. Üstadım, güzel düşünceniz için ben size teşekkür ederim. Umarım işinize yarar. Saygılarımla.

      Beğen

MEHMET ALI GOLCUKLU için bir cevap yazın Cevabı iptal et