Ceza Hukukunun Meseleleri: Genel Hükümlerin Sorunlu Kurumları Hakkında

Ceza Hukukunun Meseleleri: Genel Hükümlerin Sorunlu Kurumları Hakkında

 

Hukuka Uygunluk Nedenleri

 

Hukuka uygunluk nedenleri tipik fiili hukuka aykırı olmaktan çıkaran fiillerdir. Hukuka uygunluk nedenlerinin 2 etkisi vardır:

  1. Objektif Etki : Hukuka uygunluk nedenlerinin objektif etkisi sadece var olmalarının etkilerini göstermeli için yeterli olması demektir. Olayda hukuka uygunluk nedeni varsa objektif olarak etkisini gösterir.

  1. Genel Etki : Hukuka uygunluk nedenlerinin fiili sadece ceza hukukunda değil tüm hukuk düzeni bakımından uygun hale getirmesidir.

Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Görünüm Biçimleri

 

  1. Kanunun Hükmü

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 24/1: “Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.”

Şartları:

  1. Yetki veren bir normun varlığı.
  2. Şartlara uygunluk.

  1. Amirin Emri

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 24/2-3-4: “Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan, sorumlu olmaz. Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur. Emrin hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.”

Şartları:

  1. Emirin varlığı. Bir üstün belli ir hareketin yapılması ya da yapılmaması amacıyla ast durumundaki kişiye yönelttiği irade beyanına emir denir.
  2. Emir meşru olmalıdır. Bir idari işlemin biçimsel bakımdan meşru olması için emri veren makamın YETKİLİ olması gerekir.
  3. Konusu suç olan emri yerine getiren memur sorumluluktan kurtulamaz.

  1. Hakkın Kullanılması

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 26/1: “Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.”

Şartları:

  1. Subjektif bir hak bulunmalıdır.
  2. Hakkın kişi tarafından doğrudan doğruya kullanılması gerekir.
  3. Hakkı yaratan sınırların aşılmaması gerekir.

  1. İlgilinin Rızası

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 26/2: “Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkında ilişkin olmak üzere açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.”

Şartları:

  1. Rıza gösteren kişi ehliyetli olmalıdır. Ancak hak sahibi kişi rıza gösterebilir. Hak sahibi olan kişinin rıza gösterme yeteneğinin olması gerekir.
  2. Rızanın açıklanmış olması gerekir.
  3. Rıza hareketten önce ya da hareket esnasında olmalıdır. Eylemden sonra gösterilen rıza hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaz.
  4. Rıza gösterilen konunun elverişli olması gerekir.

  1. Meşru Müdafaa

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 25/1: “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”

Saldırıya İlişkin Şartlar:

  1. Mevcut bir saldırı olmalıdır. Saldırı bittikten sonra yapılacak olan hareketler meşru müdafaa değildir.
  2. Saldırı haksız bir saldırı olmalıdır. Olayda bir hukuka uygunluk nedeni varsa saldırı haksız olmaz. Meşru müdafaaya karşı meşru müdafaa olmaz.
  3. Saldırının yönelmesi gereken bir değerin olması gerekir.

Savunmaya İlişkin Şartlar:

  1. Savunma zorunlu olmalıdır. Başka şekilde saldırıyı defetme imkânı varsa, savunma zorunlu değildir.
  2. Savunma ile saldırı arasında bir orantı bulunmalıdır. Saldırgana verilen zarar, saldırgan tarafından verilen zarardan hafifse veya ona eşitse veya hoşgörü ile karşılanabilecek bir oranda ağır ise orantı şartı gerçekleşmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 27/2: “Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.”
  3. Meşru müdafaa, kişinin sadece kendi hakkını koruduğu durumlarda söz konusu olmaz. 3. Kişinin hakkını koruyan kişi de meşru müdafaadan yararlanabilir.

  1. Zaruret Hali

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 25/2: “Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fillerden dolayı faile ceza verilmez.

Tehlikeye İlişkin Şartlar:

  1. Mevcut bir tehlike olmalıdır. Derhal korunma hareketi yapılmadığı taktirde hukukça korunan yararın zarar görme ihtimalinin büyük olması gerekir.
  2. Tehlikenin bir hakka yönelmiş olması gerekir.
  3. Tehlikenin ağır olması gerekir.
  4. Kişi tehlikeye bilerek sebebiyet vermemiş olmalıdır.

Korunmaya İlişkin Şartlar:

  1. Tehlikeden başka türlü korunma imkânı olmamalıdır. Eğer başkasının hakkına zarar vermeden tehlikeden korunulabilecekse zaruret hali yoktur.
  2. Tehlikeye göğüs germe yükümlülüğü olmamalıdır. Tehlikeyi bertaraf etmek için 3. kişilere zarar veren ve tehlikeye göğüs germe yükümlülüğü olan kişiler zaruret halinden yararlanamaz.
  3. Verilen zarar tehdit edilen değere eşit veya ondan daha az olabilir fakat 3. kişiye verilen zarar tehdit edilen değerden daha fazla olamaz.

Meşru Müdafaa ile Zaruret Hali Arasındaki Farklar

 

  1. Meşru müdafaada saldırı daima bir insandan kaynaklanır.

Zaruret halinde tehlike bir insandan kaynaklanabileceği gibi bir hayvan saldırısından, zorunlu ihtiyaçlardan da kaynaklanabilir.

  1. Meşru müdafaada tazminat sorumluluğu doğmaz.

Zaruret halinde tazminat sorumluluğu doğar.

  1. Meşru müdafaada savunma saldırıyı gerçekleştirene yöneliktir.

Zaruret halinde fiil saldırı ile ilgisi olmayana yöneliktir.

  1. Meşru müdafaada saldırı haksızdır.

Zaruret halinde tehlike mevcuttur.

  1. Meşru müdafaada kişi kendi haksız saldırısıyla neden olsa bile meşru müdafaadan yararlanır.

Zaruret halinde kişi tehlikeye bilerek neden olmamış olmalıdır.

Kusur

  1. Kasıt: Kusurluluğun temel şeklidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 21/1: “Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.” Kastın 2 ana unsuru vardır:
    1. Bilme
    2. İsteme
  2. Olası Kast: Fail, gerçekleşmesi muhtemel olan sonucu öngörür ancak gerçekleşmesi olasılığını göze alır. Rıza gösterir.
  3. Bilinçli Taksir: Fail, neticeyi öngörür. Olası kasttan farklı olarak fail rıza göstermez. Sonucun gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket eder.
  4. Taksir: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 22/1: “Taksirle işlenen fiiller kanunu açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.”

Şartları:

  1. Hareket iradi olmalıdır.
  2. Netice istenmemiş olmalıdır.
  3. Hareketle netice arasında nedensellik bağı bulunmalıdır.
  4. Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık bulunmalıdır.
  5. Kanunda taksirli hareketin cezalandırılmış olması gerekir.
  6. Sonuç öngörülebilir olmalıdır.

Not: Genel kast, sadece normda tanımlanan fiilin istenmemiş olduğu durumda olur. Özel kastta ise kanun bazen sadece normda tanımlanan fiilin istenmiş olmasını yeterli saymaz. Aynı zamanda failin belli bir saikle hareket etmesini ister.

Not: Eğer kanunun koruduğu hukuki varlık ya da menfaate zarar vermek kastıyla hareket ediliyorsa zarar kastı vardır. Fail korunan değerde bir zarar verme kastıyla hareket etmemiş bir tehlike yaratmak için hareket etmişse tehlike kastı vardır.

Not: Başlangıç kastında kişi icra ya da ihmali hareketi yaparken kasıtlıdır. Ancak daha sonra sonucun istenmesinden vazgeçer. Eğer sonucu engelleyebilmişse sonuçtan sorumlu olmaz. Hemzaman kastta fail hareketin yapılmasından sonucun meydana geleceği ana kadar isteklidir. Sonradan ortaya çıkan kastta ise fail, hareket yaparken kasıtlı değil neticeye yönelik hiçbir isteği yok iken daha sonra sonuç gerçekleşmeden önce bir isteklidir.

 

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşan Suçlar

 

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 23: “Bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.”

            Gerçekleşen ağır sonuç bakımından failin hiçbir şekilde kastının bulunmaması gerekir. Eğer kastetmişse gerçekleşen sonucun kasıtlı biçiminden sorumlu olur.

Kusurluluğu Ortadan Kaldıran Nedenler

 

  1. Kaza ve Tesadüf

Beklenmeyen durumda öngörülmesi ve önlenmesi mümkün olmayan sonucun gerçekleşmesi bakımından bir insani hareketin bulunması zorunludur.

  1. Mücbir Sebep

 

  1. Cebir

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 28: “Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.” Tehdit edilen kişinin sorumlu olmaması için; tehdidin ağır olması ve tehlikenin muhakkak olması gereklidir.

  1. Hata ve Sapma

Hata: Gerçeğin bilinmemesi ya da gerçeğin gerektirdiği gibi yeterli bilinmemesi nedeniyle bir olgu hakkında yanlış bir yargıya varılmasıdır. İradenin oluştuğu sırada yapılan hata 2 şekilde olur:

  1. Hukuki Hata: Kişi gerçekleştirdiği fiili cezalandıran bir ceza normunun olduğunu bilmemekte ya da kuralı bilmekte ama yanlış yorumlamaktadır. Her 2 durumda da hata norm üzerinde ortaya çıkar.
  2. Fiili Hata: Suçun asli unsurlarına ilişkin hatadır. Fail ceza normu bakımından bir bilgisizliğe sahip değildir. Fakat suç teşkil eden fiili değil de başka bir fiili gerçekleştirdiğini zannetmektedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 30/1: “Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.” Eğer fail bu hataya düşmekte taksirli ise ve eğer suçun taksirli şekli kanunda cezalandırılıyorsa kusurlu olur.

İradenin gerçekleşmesi sırasındaki hataya sapma denir. Sapma 3 şekilde olur:

  1. İsabette Sapma: 2 ihtimal vardır:
    1. Tek Neticeli İsabette Sapma: Burada fail işlemek istediği suçu istediği kişinin üzerinde değil bir başka kişinin üzerinde gerçekleştirmektedir. Fail istediği ama gerçekleştiremediği sonuç bakımından teşebbüsten sorumlu olur.
    2. Çift Neticeli İsabette Sapma: Burada fail hem kastettiği suçu gerçekleştiriyor hem de istemediği doğrudan hedefi olmayan bir başka suçu gerçekleştiriyor. Fail kastettiği ve gerçekleştirdiği netice bakımından kasıtlı olarak sorumlu olur. İstemediği sonuç bakımından;
      1. Olası kasttan sorumlu olabilir.
      2. Bilinçli taksirden sorumlu olabilir.
      3. Taksirden sorumlu olabilir.
      4. Kusurluluğu ortadan kaldıran neden varsa kusurlu olmayabilir.
    3. Suçta Sapma: Burada failin nitelik olarak işlemek istediği suçtan başka bir suç meydana gelebilir. 2 ihtimal vardır.
      1. Tek Neticeli Suçta Sapma: Burada fail gerçekleştirmek istediği neticeyi gerçekleştirememiş ondan tamamen farklı bir sonucu gerçekleştirmiştir. Burada suça teşebbüsten sorumlu olur.
      2. Çok Neticeli Suçta Sapma: Fail hem gerçekleştirmek istediği suçu gerçekleştiriyor hem de istemediği bir başka neticeyi meydana getiriyor. İstediği netice bakımından kasıtlı olarak sorumlu olur. Gerçekleşen ama istemediği sonuçtan olası kast / bilinçli taksir / taksirden sorumlu olur.
    4. Nedensellik Bağında Sapma: Fail suçu belli bir biçimde gerçekleştirmek istiyor ancak suç başka bir şekilde gerçekleşiyor. Nedensellik bağında sapma cezai sorumluluğu etkilemez. Araya başka bir nedensel seri girerse o zaman sadece teşebbüsten sorumlu olur.

Haksız Tahrik

 

            5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 29: “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 18 yıldan 24 yıla ve müebbet hapis cezası yerine 12 yıldan 18 yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadar indirilir.

            Şartları:

  1. Tahrik edici bir hareket olmalıdır. Tahrik edici hareket ihmali ya da icra olabilir. Tahrik eden bir hareketin varlığı şart olmakla beraber bu hareketin tahrik edilene yönelmiş olması ya da tahrik edilenin huzurunda gerçekleşmiş olması şart değildir.
  2. Hareket haksız olmalıdır. Hareketin suç olmasına gerek yoktur. Haksız olması yeterlidir. Değer yargıları tek başına tahrike sebep olmaz. Fiilin mutlaka insan iradesinin ürünü olması gerekir. Haksız tahrike karşı haksız tahrik olmaz.
  3. Hareket failde hiddet ve elem uyandırmalıdır. Fail kendisine yönelik haksız harekete karşı derhal bir tepki göstermemiş olsa bile üzüntü ve öfkesi devam ettiği sürece haksız tahrikten yararlanır.
  4. Suç tahrik edene yöneltilmelidir.
  5. Tahrik teşkil eden hareketle işlenen suç arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Eğer haksız hareket yapılmasaydı, bu suç işlenmeyecekti diyebiliyorsak nedensellik bağının varlığını kabul ederiz.

Teşebbüs

 

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 35/1-2: “Kişi, işlemeyi kast ettiği bir suçu, elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 13 yıldan 20 yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine 9 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın ¼’ünden ¾’üne kadarı indirilir.”

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçta teşebbüs olmaz. Teşebbüsü düzenleyen kurallar cezai sorumluluğun sınırlarını genişleten kurallardır.

Şartları:

  1. Failin kasıtlı hareket etmesi gerekir. Bir suçun tamamlanmış şekliyle teşebbüs aşamasında kalmış şekli arasında manevi unsur yönünden bir fark yoktur. Olası kast durumunda teşebbüs mümkün değildir. Bu halde netice kastı belirler.
  2. Elverişli hareket olmalıdır.
  3. İşlenmesine karar verilen suçun icrasına başlanmalıdır. Hazırlık hareketinin cezalandırılabilmesi için hangi hareketin cezalandırıldığının yasada açıkça düzenlenmesi gerekir.
  4. Failin elinde olmayan nedenlerle icra hareketlerini tamamlayamaması ya da icra hareketlerini tamamlamasına rağmen neticenin gerçekleşmemesi gerekir.

 

Gönüllü Vazgeçme

 

            Eğer fail icra hareketlerini tamamlayabilecek olmasına rağmen kendi isteği ile icra hareketlerini tamamlamaktan vazgeçmişse ya da icra hareketlerini tamamlamasına rağmen yine kendi iradesiyle neticenin gerçekleşmesini önlemişse bu durumda işlemeyi kastettiği suça teşebbüsten sorumlu olmaz.

            5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 36/1: “Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticeni gerçekleşmesini önlerse teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.

Suçların İçtimaı

 

            Kanunda bazı durumlarda birden çok suç işlenmiş olmasına rağmen faile çeşitli nedenlerle sadece bir tek ceza verilir. Bu duruma suçların içtimaı denir.

Suçların içtimaı 3 durumda ortaya çıkar:

  1. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 42: Bileşik Suç

Birden fazla suç birleşerek 3. bir suçun unsurunu oluşturuyorsa ya da bir suç diğer suçun ağırlaştırıcı sebebi ise bileşik suçtan söz edilir. Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz. Bileşik suç parçalara ayrılamaz.

  1. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 43: Zincirleme Suç

“Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza ¼’inden ¾’üne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu hüküm uygulanır. Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da madde hükümleri uygulanır. Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz.”

Kanunda belirtilen 3 halde zincirleme suçta yer alan suçlar tek suç varmış gibi değerlendirilir. Bunun haricinde her suç bağımsız olarak varlığını korur. Bu 3 hal:

  1. Ceza
  2. Dava zamanaşımı
  3. Yetkili mahkemedir.

Şartları:

  1. Birden çok suç bulunmalıdır. Zincirleme suçtan söz edebilmek için birden çok suçun olduğu saptanmalıdır. Tek suçun olduğu durumlarda zincirleme suç zaten gündeme gelmeyecektir.
  2. İhlallerin zamanı: Suç farklı zamanlarda işlenmişse ancak mağdur aynıysa zincirleme suç vardır.
  3. Aynı suçun birden fazla işlenmiş olması gerekir.
  4. Suç işleme kararında birlik olmalıdır.
  5. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 44: Fikri İçtima

“İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.”

Şartları:

  1. Fiilin tek olması gerekir.
  2. Fiil kanunun farklı hükümlerini ihlal etmelidir.

Birbirine Bağlı Suçlar

 

  1. Bir Suçu İşlemek İçin Başka Suç İşlemek
  2. Bir Suçu Gizlemek İçin Başka Suç İşlemek
  3. Bir Suç Vesilesiyle Başka Bir Suç İşlemek

 

Birbirine bağlı suçların olduğu durumlarda suçların değil cezaların içtimaı söz konusu olur. Faile tek bir ceza değil her suç için ayrı ceza verilir ve o cezalar toplanır.

İştirak

 

            Tek bir kişi tarafından gerçekleştirilmesi mümkün olan suçlara tek failli suç denir. Eğer suçun işlenebilmesi için kanuni bir unsur olarak mutlaka birden fazla failin bulunması şart ise bu durumda çok failli suçtan söz edilir. Çok failli suça iştirak mümkündür.

            Şartları:

  1. Birden çok failin birden çok hareketinin bulunması gerekir.
  2. Bir suç gerçekleştirilmelidir. Tipik fiili işleyecek olan failin, suçun icrasına başlamış olması gerekir ve icrasına başlanmış olan suçun tüm failler bakımından aynı olması gerekir.
  3. Suç tüm failler için aynı olmalıdır.
  4. Taksirli suçlara iştirak edilmesi mümkün değildir.
  5. Her bir ortağın dışa yansıyan maddi bir hareketinin olmasıdır.
  6. Nedensellik bağı olmalıdır. Aşağıdaki hallerde nedensellik bağının olduğu kabul edilir.
  7. Kişinin hareketi suçun olmazsa olmaz şartı ise.
  8. Hareket, sadece suçun işlenmesini kolaylaştırmışsa.
  9. Sonradan yararsız hale gelse bile ya da sonradan zararlı hale gelse bile yapılan suç planına göre soyut olarak tahminen suçun işlenmesini kolaylaştıran hareketler de nedensellik değeri taşırlar.
  10. Suça katılanların katkısı olmadan, netice meydana gelmeyecekti veya gerçekleşen şekilde meydana gelmeyecekti diyebiliyorsak hareket nedensel seri taşır.
  11. Ortaklarda iştirak iradesinin olması gerekir.

Not: Bir suçu işlemek için kişilerin sadece anlaşmış olmaları ya da bir suçun işlenmesi için bir kişinin sadece azmettirilmiş olması yeterli değildir. Azmettirilmiş suçun icrasına başlanmış olması gerekir.

Not: Eğer asli failin hareketi kararlaştırılan sınır içindeyse fakat netice istenenden daha ağırsa, neticesi sebebiyle ağırlaşan suç varsa ve asli faili bundan sorumlu tutabiliyorsak bütün ortakları sorumludur ama fail kararlaştırılan sınırın dışına çıkmışsa ve sonuç istenenden daha ağırsa işlenen suçtan sadece tipik fiili gerçekleştiren sorumludur.

Not: Asıl fail suçun icrasına başlamadan önce vazgeçmişse hem kendisi hem de diğer ortakları cezalandırılmaz.

Not: Asıl fail icra hareketlerini tamamlamaktan vazgeçmişse ya da neticeyi önlemişse kendisi gönüllü vazgeçme hükmünden yararlanır. Diğer ortaklar suç tamamlanmadığına göre işlenmek istenen suça teşebbüsten sorumlu olur.

Not: Asıl fail değil de ortaklardan biri vazgeçerse bu durumda vazgeçen ortağın sorumlu olmaması için yani gönüllü vazgeçmeden yararlanabilmesi için diğer ortakları da vazgeçirmesi ya da alıkoyması gerekir. Yaptığı hareketin nedensel değerini ortadan kaldırması gerekir.

Not: Eğer ihmali hareket tek failli suçlarda olduğu gibi nedensel bir değer taşıyorsa ve iştirak iradesi de varsa bu durumda kişi, suça iştirakten sorumlu olur.

Not: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 37/2: “Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur.”

Azmettirme

 

            5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 38/1-2-3: “Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır. Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme halinde, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların suça azmettirilmesi halinde bu fıkra hükmüne göre cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz. Azmettirenin belli olmaması halinde, kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortağı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 20 yıldan 25 yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilir. Diğer hallerde verilecek cezada, üçte bir oranında indirim yapılabilir.”

Yardım Etme

 

            5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 39/1-2: “Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde 15 yıldan 20 yıla, müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde cezanın yarısı indirilir. Ancak bu durumda verilecek ceza 8 yılı geçemez. Aşağıdaki hallerde kişi, işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:

  1. Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
  2. Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
  3. Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak.

Not: Vaatte bulunan kişi, suç işlendikten sonra o vaadi yerine getirmemiş olsa bile nedensellik bağı kesilmez.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s