Brexit, Avrupa Birliği ve Türkiye

            Avrupa Birliği, kökenini aldığı ekonomik birlik oluşturulduğundan itibaren sadece katılım prosedürünü işleten bir birlikti. Adeta yeni kurulan bir şirket gibi büyüdü, yeni ülkeler katıldı ve şimdi ilk defa ayrılma prosedürü işletilecek. Tarihte ilk kez gerçekleşecek olan bu ayrılmanın akıbeti, getiri-götürüleri elbette birçok alanda, iş kolunda doğrudan değişim yaratacak. Her iki tarafı da iyi veya kötü şekilde etkileyecek. Bunlar tabi ki hiç birimize malum olmadı, fakat en azından bu noktaya kadar olan gelişim sürecini Türkiye ile ilişkilendirerek incelemeliyiz. 60 yıla yakın geçmişi olan Avrupa Birliği-Türkiye ilişkileri neredeyse ayrı bir doktrin oluşturduğundan bu konu ayrıca bu perspektiften de incelenmeli; çünkü Avrupa Birliği kalesine hep en yakın handa konaklayan ülkem, cümle kapısının asla kendi gelişi için açıldığını görmedi. Kapının her açılışında kaleye girenleri kıskandı ve imrendi. Bu nedenle giren değil çıkan bir ülkenin tecrübesinin incelenmesi, ülkem adına yol haritasını şekillendirmesi için daha faydalı olur.

Öncelikle Britanya Adası tarihsel gelişimi itibariyle dünyanın diğer bölgelerine göre daha farklı bir yol izledi. (Günümüz itibariyle İngiltere, Galler ve İskoçya’dan oluşan adaya, bu yazıda Britanya Adası olarak bahsedilecektir) Adanın büyük tarih sahnesine çıkışı, Roma İmparatorluğu İstilası ile oldu ve bu istila sırasında repliğini unutan oyuncu gibi dönemin yönetmeni Roma İmparatorluğu tarafından fena fırçalandı.

Roma İmparatorluğu İstilası’ndan önce adaya, dünyanın gelişimden uzak olan diğer bölgelerinde olduğu gibi, bölünmüş bir geniş kabileler/aileler yönetimi hakimdi. Tarihi boyunca zaman zaman, coğrafi yakınlıkları ve İskandinavların istilacı hayat tarzı nedeniyle, İskandinavlarla mücadele eden; çoğu zaman ise kendi aralarında çatışan bu bölünmüş yapı bütünleşmiş kültürün oluşmasını engelledi ve İskandinav kültürü ve dininin adaya hakim olmasına neden oldu. Bu bariz İskandinav etkisini adanın mitolojisinden okumak mümkün.

Britanya Adası, Roma İmparatorluğu İstilası ile karşısında ilk defa bürokrasisi oturmuş, hiyerarşik lejyon düzenine sahip ve kalıcı olma gayesi ile mücadele eden bir düşman ile karşılaşmış oldu. Britanya Adası’nın bu “düzenli” düşman ile tanışması ile meydana gelen katma değer asla gereken düzeye ulaşamadı çünkü bu teknolojik gelişmelerde başı çeken, bürokrasisi oluşmuş, bilinen dünyanın 3’te 2’sine hakim olan İmparatorluk bunları adaya kazandıracak kadar uzun yerleşemedi. Kalıcı etki bırakabilecek kadar uzun ve kapsamlı bir birliktelikleri olmadı Roma İmparatorluğu ile Britanya Adasının. Yine bu nedenledir ki Roma İmparatorluk Hukuku yerleşemedi adaya, kodifikasyonlar ve teknikler etkisini gösteremediler; Roma Hukuku kaynaklı Kara Avrupası Hukuku Ada’nın sistemine egemen olamadı.

Hâlihazırda etkisi sınırlı olan Roma İmparatorluğu Etkisi zamanla eriyip kayboldu. Aynı zaman diliminde Orta Asya Türk Kavimleri’nin tetiklediği çağ kapayan Kavimler Göçü meydana geldi; Büyük Roma İmparatorluğu ikiye ayrıldı. Namevcut devlet düzeni kuzguna leş yedirdi. Bu karambol zamanında Kara Avrupası’na kayan kavimler Kara Avrupası’nda mevcut olan kavimleri daha batıya kaydırdı. Britanya Adası da büyük oranda şimdiki Kuzey Fransa Bölgesi ve Benelüx bölgelerinden Angl ve Saxon göçleri aldı. Avrupa uluslarının oluştuğu MS. 5. ve 6. yüzyıllarda artık Britanya Adası’nın da beşeri profili oluşmaya ve oturmaya başlamıştı. Bu profilin oluşmasında Angllar ve Saxonlar kadar; adanın yerleşikleri ve İskandinav kaynaklı nüfusun da etkisi oldu.

  1. 5. yüzyıl ile 13. Yüzyıl arasındaki uzun zaman dilimi Britanya Adası için, tıpkı Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşundan 20. yüzyılın başına kadar geçen zaman dilimi gibi etkisini gösterdi; bir toplumsal dinamikleri yerleştirme, milletleşme ve özgünleşme dönemi olarak geçti. Bu tarihler arasında Britanya Adası’nda bulanan sular bir süre duruldu, suyun çamuru dibe çöktü. Yine bu tarihlerde Hristiyanlık bir dedikodu gibi hızla yayıldı ve İskandinav mitlerine ikame eder hale geldi. Tarihler Ortaçağa yaklaşmaya başlamıştı.

Kısa bir not olarak; İslam coğrafyasının yeni başladığı, Almanya-Amerika Birleşik Devletleri-İtalya-Hindistan gibi ülkelerin 20. yüzyılın başlarında sonlandırdığı, Fransa’nın ise 19. yüzyılın ikinci çeyreğinde tamamladığı milletleşme ve özgünleşme dönemini Britanya Adası günümüzden 1000 yıl önce büyük oranda tamamladı.

Tarih çizgisi ilerledikçe hem Britanya Adası’nda hem de Kara Avrupası’nda monarklar oluşmaya başladı ve kıtanın tamamında egemen olan bölünmüş yapı Britanya Adası’nda “Lordluk Düzeni” ‘ni, Kara Avrupası’nda ise “Feodalite” ‘yi oluşturdu. Yayılan Hristiyanlıkla birlikte sıradaki çağda birbiryle mücadele edecek üç unsurda oluşmuş oldu.

Britanya Adası’nın bu devri Ada olmasının nimetlerinden faydalanarak geçirdiği devre denk gelir. Britanya Adası, Kara Avrupası ile olan mücadelelerinde doğal savunması olan Manş Denizi’ni hep kullanmış ve faydasını görmüştür fakat bu devirde yani Ortaçağ ile başlayan bu tarihsel devirde, bu doğal savunma adanın gelişimini doğrudan etkilemiştir. 100 Yıl ve 30 Yıl savaşlarında Manş Denizi, Kara Avrupası’na engel oldu yine İspanyol İsabella’nın Britanya Adası’nı istila gayesi güden efsanevi donanması bu doğal engelde denizin dibini boyladı. Hatta çağ sınırları aşıldığında görülür ki Adolf Hitler’in “Das Unternehmen Seelöwe” ‘sine dahi Royal AirForce kadar Manş Denizi de darbe vurmuştur.

Britanya Adası’nın Kara Avrupası ile kara bağlantısının olmaması askeri ve stratejik fayda sağladığı kadar, kültür ortamının korunmasında da fayda sağlamıştır. Çünkü Engizisyon ve Kilise Adada hiçbir zaman bir Kara Avrupa ülkesinde etkili olduğu kadar etkili olamadı, bu durumda Engizisyon korkusu olan serbest düşünceye yaradı.

Etkisiz Engizisyon toplumsal reformların kırılma ile değil dönüşme ile gerçekleşmesine neden oldu. Yumuşak reformlar ise Ada’nın geriye değil sadece ileri gitmesini sağladı. İleriye giden Britanya Adası, Kara Avrupası’ndan çok önce Denizciğin önemini fark etti. Tabiki bu durumda ada ülkesi olmasının etkisi yadsınamaz. Bu etkenler “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk” ‘un temellerini attı. Yakın tarihlerde adada biriken denizcilik kaynaklı sermaye ve etkisiz engizisyon ile tarihsel gelişimde varlığını koruyan-geliştiren serbest düşünce/teknik yetkinlik sayesinde Britanya Adası, Sanayi İnkılabının lokomotifi oldu. Monarşik bir devlet geleneği olmasına rağmen birlikten ziyade dağınıklığı tercih etmiş olan Germen toplumu ve aristokrasisi ile burjuvazisinin kıyasıya mücadele ettiği Frank toplumu bir süre adayı sadece izlemekle yetindiler.

Yazının ikinci sac yağı olan Avrupa Birliği ise II. Dünya Savaşı sonrası uygulamaya geçmiş ama idea olarak 2000 yıllık geçmişi olan bir ortak hareket etme ve ortak gaye gözetme platformudur. Tarihte birçok lider bu idea’ya kafa yormuş ve kendine göre yontmuştur, bunların başımda yaratıcı Caesar gelir. Büyük Caesar Roma İmparatorluğu sancağı altında birleşmiş bir anakara gayesine hizmet etmiştir. Birleşik Avrupa fikrinin babası olan Napolyon ise bir anayasaya bağlı olan ve ortak anayasanın verdiği yetki ile tek bir yerden yönetilen ortak kıta, bir Birleşik Avrupa fikrini ortaya atmıştır. Napolyon’dan bayrağı alan Adolf Hitler ise Kara Avrupası’nı gamalı haç gölgesinde “Ein Volk, Ein Reich, Ein Führer” ilesine bağlı olarak gördü.

Bu üç liderin Birleşik Avrupa ile ilgili düşüncelerinin ortak noktası ise Avrupa’yı birleştirirken Kara Avrupası ile ilgilenmeleri.

Bu noktada yazının temel argümanını ortaya koymak gerekir; “Britanya Adası ve İngiliz Milletler Topluluğu üyesi diğer coğrafyalar asla ve asla Avrupa’nın bir parçası olmadı, Kara Avrupası ile ortak gelişim göstermediler ve çoğu zaman birbirlerinden farklı gaye güttüler. Bu nedenle Brexit’e şaşırmak yerine Britanya Adasının bu zaman kadar nasıl oldu da Avrupa Birliği’nde varlık gösterdiğine şaşırmak gerekir. Brexit geç kalınmış bir ayrılıktır.”

Bu argümanın dayanaklarını olarak;

-Britanya Adası’nda Roma İmparatorluğu’nun katma değeri asla gereken düzeye ulaşmadı dedik, fakat Kara Avrupası ülkelerinde Roma İmparatorluğu etkisi üst düzeydedir. Ülkelerin hukuk sistemlerinden ordu yapılarına kadar Roma İmparatorluğu etkisi görülebilir. Belirgin olarak Anglo-Saxon Hukuku ile Kara Avrupası Hukuku’nun ayrımını görebiliriz.

-Britanya Adası, millet profilini ve toplumsal dinamiklerini Kara Avrupası ülkelerinden yüzyıllar önce kurdu ve geliştirdi. Kara Avrupası ülkeleri devrimler ve anti-devrimler ile uğraşırken, Britanya Adası yumuşak devrimler ile ileri gitti ve her yüzyıla –Dünya Savaşları nedeniyle geride girdiği 21. yüzyıl hariç olmak üzere- Kara Avrupası’ndan önde girdi.

-Kara Avrupası’nda mevcut olan Feodalite ve Engizisyon Britanya Adası’nda asla ve asla bir Kara Avrupa ülkesinde olduğu kadar katı uygulanmadı; Feodalite’nin doğurduğu derin toplumsal çatışmalar, ayrışmalar adada sınırlı etki gösterdi ve Adanın hukuk sistemi Engizisyon tecrübesi nedeni ile Kara Avrupası’nda ortaya çıkan etkilerden mahrum kaldı.

-Kara Avrupası’nda kara bağlantısı etkisiyle görülen istilalar, savaşlar ve halk kırımları Britanya Adası’nda sınırlı kaldı; doğal savunma engeli ve Ada olmasının sonucu olarak istila edilemedi, katma değerleri yağmalanamadı, sivil halkı tarih boyunca birçok felaketten, kırımdan korundu.

Yazının temel argümanına dayanak olarak gösterilen bu maddeler ışığında Britanya Adası’nın Sui Generis bir yapı gösterdiğinin kabulü gerekir. Kendine özgü özellikleri bulunan bu kara parçasının bu kadar süre Kara Avrupası ile ortak hareket etmesinin gerekçesi olarak ise II. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan güvenlik açığı, güç gereksinimi ve müttefik arayışı verilebilir.la-ed-brexit-trump-england-united-states-20160624-snap

Son dönemde tıpkı ülkemde olduğu gibi Avrupa Birliği’ne üye alımında liyakat ve kriterleri tamamlama kriterinin çökmesi, vasıfsız ve yetersiz ülkeciklerin birliğe alınması ve bu ülkeciklerin çalışmaya alışık olmadıkları için, bir türlü ekonomik düzenlerini oturtamamaları Birliği çatlatmaya başladı. Niteliksiz ve vasıfsız üye ülkelerin içinde olduğu ekonomik krize önlem olarak verilen krediler ve hibeler büyük oyuncuların ayrılık lafını etmelerine sebep oldu. Artan terör ve Birlik bürokratların akıl yoksunu politikaları Almanya ve Britanya Adası’nda ayrılık için referandum çığlıklarını yükseltti. Almanya bu durumu idare etti çünkü yukarıda saydığım nedenlerle Almanya bulunduğu Kara Avrupası birliği ile geçmiş ve gelecek birliği içinde yani Almanyasız bir Kara Avrupası Birliği ve Birliksiz bir Almanya düşünülemez. Fakat yine yukarıda saydığım nedenlerle kendini Kara Avrupası’ndan apayrı gören Britanya Adası referanduma gitti ve Britan bürokrasisinin de öngördüğü gibi ayrılık kararı çıktı, çünkü İngiliz kökenli bu devlet doktrini asla sonucunu tahmin edemediği bir referanduma gitmez.

Bu ayrılmanın sonuçları ne olur bilinmez, sadece tahmin edilebilir ama bu süreç ülkemin yol haritasının belirlenmesinde etkili olabilir.

Türkiye, tıpkı Britanya Adası gibi kendine özgü özellikleri olan Sui Generis bir ülke/devlet/millet. Eşi benzeri olmayan bir devlet geleneğinin ve tarihsel gelişimin oluşturduğu bu devlet doktrini ve toplumsal yapı çevre coğrafyadan ayrıldığı gibi dünyada bir benzeri bulunamaz. Bu özgünlüğü sağlayan ülkem bin yılda geçse asla bir Kara Avrupası ülkesi/devleti/milleti olamaz. Çünkü apayrı tarihsel gelişim süreci başlardan geçmiştir. Fakat bu demek değildir ki Avrupa ülkesi/devleti/milleti olamayan Türkiye bir Arap/Acem/İslam devleti olabilir. Bu düşünce son derece yanlıştır. İslam dininin diğer dinlerin olduğu gibi devlet doktrinine katkısı yadsınamaz fakat salt olarak bu katkıyı hedef alan bir yol izlemek tarihsel gelişimimize hakarettir. Keza tarihsel gelişimimizde yüzyıllarca boyunduruğumuz altında itaat etmeyi öğrettiğimiz Arap/Acem doktrini ile yüzyıllarca halklara, kıtalara hükmetmeyi alışkanlık haline getirmiş bir devlet doktrininin kıyası ve yakınlaştırılmaya çalışılması yersizdir, gelişimleri ve bulundukları yerler apayrıdır.

Kısa bir not olarak; Avrupa Birliği’nin temel düzenlemelerinin büyük bir kısmı uluslar için standart oluşturmaları yönünden ilerici etki doğurur fakat bu standart oluşturmaları kendine özgü gelişim izleyen ülkelerin, devekuşu düzenlemelerle daha ilerici daha faydacı adımlar atamayacağı anlamına kesinlikle gelmez.

Brexit Pratiği gelişimleri ve gayeleri farklı olan iki doktrinin bir arada durmayacağını dünyaya ispatladı. Ülkem iyi gözlemeli ve ders çıkarmaları zira ülkem de Kara Avrupası’ndan bu derece farklılık gösterip, sui generis yapıya sahipken entegre olabilmek adına bu özgünlükten taviz verir ise her zaman arafta kalmaya mahkûm oluruz.

Yağız Gündoğdu

Bursa 14.08.16

Kaynak gösterilmeden yazılardan alıntı yapılmaması ve bir kısmını yada tamamının kullanılmaması gerekir.

Aykırı hareket edenler hakkında her türlü başvuru, talep, dava ve şikâyet hakkım saklıdır.

E-posta: avyagizgundogdu@gmail.com

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s